Cemal Bilge, ‘Bakalım bugün canımızı kim ve ne için sıkacak?’ diye sorduktan sonra, akşam haberlerini sunan bir kahve tiryakisinin sözleri gibi konuşmuş;
‘Bekliyoruz, efendim!’
Aynı dakikalarda İzmir’in sayfiye kenti Foça’dan Servet Vural ise şunları yazıyordu:
‘Günaydın;
Dünya İyilik Gününüz kutlu olsun!
Dünya İyilik Günü, dünya çapında iyiliği teşvik etmek için 1998 yılında oluşturulan ve Dünya İyilik Hareketi kapsamında her yıl Kasım’da kutlanan uluslararası bir gündür.
Dünya İyilik Günü, bize en önemli ve en birleştirici insan ilkelerinden biri olan iyilik üzerinde düşünme fırsatı sunmaktadır.’
Zaten biz yalnız Kasım’ın bir gününde değil, her gün, ‘İyilik, sağlık olsun!’ demiyor muyuz?
Ağzımız alışmış bir kere…
Fakat;
Usta Gazeteci Cemal Bilge’nin belirttiği gibi canımızın sıkılmadığı gün var mı, olabilir mi?
İşte bir örnek?
Hatay Samandağ ilçesi üreticileri, bizim de sesleri olmamız için, ‘TÜRKİYE GENELİ MANDALİNA TÜCCARLARINA’ yaptıkları duyuruyu göndermişler, söyledikleri şu:
‘HATAY’ın SAMANDAĞ ilçesi ve Civar ilçelerde Erkenci ve Normal Mandalina olmak üzere dilediğiniz Tonaj Kadar Mevcuttur.
Çiftçilerimiz yana yana alıcı arıyor satmak için.
Buradaki Tüccarlar da ‘beleş fiyatına!’ almaya çalışıyor.
Şehir dışından bölgeye ‘Güvenilir tüccarları!’ bekliyoruz.
Hatay çiftçileri kazansın!..
İlaç, sulama, budama masraflarını verilen kg fiyatı ile çıkaramıyorlar. Depremzede Çiftçilerimize destek olunmasını rica ederiz…’
Sıkıntılarını bizimle paylaşmış bu üreticilerimiz…
Umarım, seslerinin duyurulmasına yardımcı oluruz.
Depremzede Çiftçilerimize böylece biz de katkıda bulunmuş olalım.
Bu sorun nedense hep yerinde duruyor ve her zaman önlerine çıkıyor.
Maalesef ki bu sene ülkemizin dört bir yanında mandalina ve Limon eken çiftçilerimiz hayal kırıklığına uğradı.
Geçen sene 3-4 lira sattıkları ürünü, her şeye yüzde 1.500 zam gelirken çiftçi mandalina ve Limonu 2 liraya zar zor satıyor.
Şu an markette 25 TL nin altında meyve yok esas şifa ile dolu limon mandalina zar zor satılıyor.
Çiftçiye destek verilmediği için herkes ağacını kesmeye başladı…
Benzer sorun bir ara zeytin de de yaşanmıştı.
Aklımıza bu durumlarda ‘Tarım Politikaları!’ ve ‘Büyük yanlışlıklar!’ geliyor.
Ben bu arada Servet Vural’a da şöyle sesleneyim:
‘Dünya İyilik Günü Kutlu Olsun!’
Ve ekleyeyim:
‘Kim kaybetmiş ki, biz bulalım?’
*- DÜNYANIN EN ÇOK!
Servet Vural bu arada yine bir anımsatma yapmış!
‘Kim demiş, her konuda dünyadan geriyiz?’ diyerek şunları yazmış!
– Dünyada en fazla akademisyen ve gazeteci bulunun cezaevleri bizde,
– Dünyanın en çok yüksek lisans yapmış moto kuryeleri bizde,
– Dünyanın en çok üniversite mezunu kağıt toplayıcıları bizde,
– Dünyanın en çok, dil bilen, üniversite mezunu Pazar satıcıları, el arabacıları bizde,
– Dünyanın en çok eğitimli kasiyerleri bizde,
– Dünyanın en çok yerden maaş alan bürokrat ve milletvekilleri de bizde!
*- KUŞADALI HİDAYET
Ben de bir hatırlatma yapayım:
Bir zamanlar Kuşadası’nda Hidayet isimli motorlu bir vatandaş vardı.
Şu anda yaşıyor mu, ya da ne yapıyor bilmiyorum…
İleri yaştaki Adalılar bilir, Hidayet Efendiyi…
Bir de elinde hiç düşürmediği bir fotoğraf makinası vardı, ilginç kareler çeker, sonra da bunları yerel ve İzmir gazetelerine gönderirdi.
Pepe Engin de bunları değerlendirirdi.
İşte bu ‘Hidayet Efendi’ sekiz dili, ‘Bülbül gibi’ konuşurdu…
Yani her turist ile ahbap olurdu…
Ama Türkçe, ‘Şuraya adını yazar mısın?’ diye sorduğunuzda, ‘Okumam yazmam yok!’ derdi…
Bu anlattığım gerçek…
Sanıyorum en önemli tanıklarından ikisi usta gazetecilerden Ünal Tümin ile Murat Eştürk’tür…
Bu anlattıklarım da ayniyle vakidir…
Yani doğrudur…
İçimizde böyle cevherler de mutlaka vardır…
Az kalsın unutuyordum:
Türkiye’de Turizmin ilk geliştiği kıyı kasabamız Kuşadası’dır…
O zamanlar ne Bodrum, ne Marmaris, ne Çeşme ne de Antalya’nın adı bile geçmiyordu.
Bunu sağlayan da Balıkesir Burhani’ye de tatil sitesi inşa ettiren Kaymakam Özer Türk’ün, Kuşadası’na tayini ile başlamıştır.
Daha sonra Özer Türk Muğla valisi olmuştur.
Turizmin neferlerinden biriydi.
İşte Hidayet Efendi de onun turizmi Türkiye’ye getirdiği Kuşadası’ndan çıkmış, halıcılar turist müşteri bulunca hemen Hidayet Efendi’yi bulup tercümanlık yapmasını istiyorlardı…
*- KÖYLÜ KENTLİ TEMBELLEŞTİK
Bir aşık şunları yazmış!
Bakalım siz de görüşlerine katılacak mısınız?
‘Çoğu insanlara rahatlık battı,
Tarlası tapanı olanlar sattı,
Para çoğaldıkça tembellik arttı,
Geleceğin hesabını bilmezdik.
Eskiden bu millet çok çalışırdı,
Darlığa yokluğa tez alışırdı,
Kimseyle küsmezdi tez barışırdı,
Hileyi hurdayı asla bilmezdik.
Komşunun komşudan kopmazdı bağı,
Telefonu interneti bilmezdik.
Komşudan komşuya yemek gelirdi,
Gelen kap boş gitmez bir şey verirdi.
Kırgınlıklar buz tutmadan erirdi,
Ne karakol ne mahkeme bilmezdik.
Bağ bahçe ekerek hormonsuz yerdi,
Gelecek korkusu yoktu bilmezdik….’
Bu böyle uzunca, ‘bilgi ve öğüt şeklinde’ gidiyor…
Âşık, sonunda, ‘eskiyi arıyorum, bilse idik bu duruma gelmezdik.’ diyerek sözlerini bağlıyor…
YORUMLAR