Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

ON KERE DÜŞÜNÜN

Hiç kimsenin cesaret edemediği bir konuyu, başka açıdan ve başka bakış açısı ile yazmak istiyorum.

Bir okuyucumun da belirttiği gibi ‘Dünyanın hiçbir ülkesinde eşi benzeri olmayan saçmalıklardan biri de son yıllarda gündemden düşmeyen kira sözleşmeleri…’

Hemen hepimiz biliyoruz:

1 yıllık kira sözleşmesi yaptıktan sonra 10 yıl boyunca, hatta son zamanlarda belirtildiği gibi 12 yıl,  haklı bir gerekçeniz olmadıkça kiracıyı asla çıkaramıyorsunuz.

Bu süre tahliye davasıyla birlikte 13-14 seneyi buluyor.

Tahliye taahhütnamesi imzalatınca da pek bir şey değişmiyor.

Kiracı bu sefer ‘Bu imza benim değil!’ deyip mahkemeye taşıyor.

O da yıllar sürüyor.

Kiracının canı kirasını ödemek mi istemedi?

Ver mahkemeye.

O da yıllar sürüyor!’

Yani:

‘Bu yasalarla evinizi kiraya verirken on kere düşünün’ demektir.

Kiracılı ev hem değer kaybediyor, hem de satmak isteseniz asla satılmıyor.

Sözümü şimdi de kiracılara dönerek sorayım:

‘Siz olsaydınız bu şartlarda evinizi kiraya vermek ister miydiniz?’

 

*- BİRİ İYİ, DİĞERİ KÖTÜ İSE!

 

Bazı yurttaşlara ‘Ne diyorsunuz?’ diye sorduk:

Bakın ne diyorlar?

‘Tahliye taahhütnamesini noterden alırsanız itiraz edemez.

Ayrıca ev sahibinin de kiracının da iyisi kötüsü var.

İkisi de iyiyse orta yolu bulurlar.

İkisi de kötüyse birbirlerini hallederler.

Biri iyi biri kötüyse iyiye yazık olur.’

İZİNİ KAYBETTİRDİ: ‘Aynı yerde önceki kiracı bir yıl kira ödemedi, apartmana bir dolu borç bıraktı ve hırsız gibi kaçtı izini kaybettirdi.

Sevgilisi ile gününü gün ettiğini Facebook’tan görüyorum.

Fakat adres sisteminden sildirmiş kendisini. Numaraları bu!..’

 

AYNISINI YAŞADIM: ‘Şu andaki iki kiracımdan da çok memnunum. Her ayın 1’inde kiralarını yatırıyorlar. Biri 5 yıldır kiracım ve rayiç bedelin yarısına oturuyor ama durumu belli,  içim rahat. Diğeri 4 aydır kiracım Rayiç bedele yakın bir fiyattan oturuyor doğal olarak.’

Şu sonuca vardım, birçok kişi ile konuşunca;

Öncelik güvene dayanıyor ev sahibi kiracı ilişkileri.

İkincisi birbirlerini anlamalarına, doğruya doğru, eğriye eğri demeye!

Üçüncüsü ayağını yorganına göre uzatmaya,

Dördüncüsü; iyi ve kötü düşünceye…

Şöyle gerilere gidiyorum, çocukluk ve gençlik zamanıma…

Söylenenler doğru;

Her emekli mutlaka bir ev ve yanında araç sahibi oluyordu.

İkincisi; Evde bir kişinin çalışması ailesini rahat bir şekilde geçindirmesine yetiyordu,

Üçüncüsü; her şey para değildi. Komşuda pişen size de düşüyordu. Kimse aç ve açıkta kalmıyordu.

Garipler, gurebalar, ihtiyaç sahiplerine, yetime, öksüze, dullara sahip çıkılıyordu.

Ufak tefek tamiratlar, elinden gelenler tarafından karşılık beklenmeden yapılıyordu.

Sonra Keloğlan’ın yıllar önce söylediği gibi ‘Para ve menfaat öncelik oldu’ ve ‘Mertlik de bozuldu…

‘İhtiyacı olan yanında kimseyi bulamaz oldu…

‘Düşenin dostu olmaz!’ sözü su üstüne çıktı.

‘İmece’ denilen bir sistem vardı.

Yeni yuva kurana, yani gençlere herkes el veriyor, destek çıkıyordu.

Özellikle ‘muhacir’ denilen göçmenlerde çok gördüm;

‘Sırayla her ailenin başını sokacağı bir ev sahibi olması’ için para pul düşünülmeden karşılıksız ustalık vbe işçilik yapılıyor, imkanı olmayana böylece imkan yaratılıyordu.

Söylediklerim şaka değil, Türkiye’nin örnek gerçekleriydi…

 

*- BASİT AMA KULLANIŞLI

 

Bu iş nasıl çözülür?

Birincisi belediyeler tarafından Denizli’nin bir ilçesinde, kadın belediye başkanının uygulamaya koyduğu gibi, üç çeşit plan proje yapılır.

İkincisi bu planlar karşılıksız ya da çok cüzzi ve çok sonra geri ödemesi yapılacak şekilde, kentte doğup büyüyenlere verilir.

Hazine arazileri parsellenir, alt yapıları yapılır ve yine ‘Sudan ucuz’ denilecek şekilde ihtiyaç sahiplerine verilir.

Böylece sorun önemli ölçüde çözülür.

İş istemek ve üretime katkıda bulunmak…

 

*-

Bir başka yaramızı da Perran Kutman’ın ağzından nakledeyim:

‘Eşini ve çocuklarını terk edip, kızı yaşındaki ile aşk yaşayan adam profilleri yazılıyor senaryolara ve ‘büyük beğeni topladı!’ diyorlar…

‘Bu tür dizileri izlemeyeceğiz!’ diyenler var ama, bir o kadar da beğeni topluyor öyle mi?

Sırf vakit geçirmek için yazılmış, basit senaryolara ne zaman son vereceksiniz?

İnançlar alay konusu olmuş, en önemlisi de saygı yok olmuş.

Eski Yeşilçam kıymetlilerinin böyle yapımlarda yer almaması gayet normal.

Eski filmler ‘AİLE olmayı’ öğretirdi…

Şimdiki filmler ve diziler; nasıl ayrı yaşanır, nasıl eş aldatılır, aile düzeni nasıl bozulur, kadına şiddet nasıl yapılır, küçük yaşta eline nasıl silah alınır, cinayetler nasıl işlenir…

Ne yazık ki artarak varlığını sürdürüyor…

Geldiğimiz nokta ürkütücü…

Bu nedenle, bizlere çok büyük görevler düşmektedir.

Toplumsal değerlerimizi hiçe sayan filmlerin ve dizilerin kaldırılması gerekiyor.

‘Ayıya dayı’ demek bizde vardı da, utanmadan basamak ve para uğruna babası yaşında adamlara ‘aşkım!’ demeye ne çok heveslilermiş kızlarımız.

Hem de bunlar eğitimli düzgün dediklerimizden olunca vay cahillere…

Gün geçtikçe bataklığa batıyoruz!..’

Perran Kutman’ın bu söylediklerine, anlattıklarına ‘hayır’ diyecek kimse var mı?

Aklımızı başımızdan alanlar nedense el üstünde tutuluyor!

Yanılıyor muyum, yoksa…

 

*- MAHKEMEDEN BEŞTEPELER DAVASINA RET

 

İzmir 2. İdare Mahkemesi, Konak Belediyesi’nin kentsel dönüşümde Gültepe’nin ardından ikinci büyük adım olarak hazırladığı Beştepeler planlarını mahkemeye taşıyan Şehir Plancıları Odasının açtığı davanın reddine karar verdi. Mahkeme, Şehir Plancıları Odasının Konak Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesine açtığı davayı reddetti

Süreci değerlendiren İzmir’in Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, ‘Biz planlarımıza güveniyoruz; çünkü planlarımızı halkın yararını azami düzeyde tutarak hazırlıyoruz. Mahkeme kararını vermiştir. Beştepeler yola devam edecek’ dedi.

 

*- ÇOK KONUŞACAĞIZ

 

‘Yağmurlarla birlikte riskleri artan motokuryeler güvenceli çalışma koşulları istiyor’ ama sözlerini yetkililere bir türlü dinletememekten de şikayetçiler.

Son zamanlarda yaşıyoruz; Türkiye’de birçok ilde etkili olan fırtına hayatı felç etti.

Zorlu hava koşullarında iş yükü artan motorlu kuryeler ise sipariş yetiştirmek için sokaklardaydı.

Bazı firmalar tarafından fırtınada hızlı teslimat yapmaya zorlandıklarını söyleyen motokuryeler çalışma koşullarından şikayetçiler.

Kara kışı tam görmedik, ama bundan böyle her halde sık sık hava koşullarıyla birlikte ‘motokuryeler’i de konuşacağız.

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twelve − 8 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER