Şebnem Bursalı Aydınlı…
Belki de çocukluğu haricinde Bayramlarda, ya da önemli gönlerde Efeler Diyarında kalmıştır.
Aydın o zamanlar küçüktü, bu nedenle Nazilli ile aralarında büyük bir ‘Şehircilik’ yani ‘il mücadelesi’ vardı.
Aynen Manisa’da, Akhisar, Salihli ve Turgutlu arasındaki ‘Ben kendi yağımla kavrulurum, her türlü imkânım var. Neden resmi işlerimiz için Manisa’ya gidelim ve oradan yönetelim!’ dedikleri gibi…
Bunların hepsini gördüm, yaşadım, içinde bulundum…
Ama Ankara büromuzda iken birlikte çalıştığım Şebnem Bursalı belki anımsar, belki de büyüklerinden duymuştur.
Büyüdü ve şimdi İzmir Milletvekili oldu AKP’den…
Aslında Reis’den çok destek verdi İzmir’de mesleğini yani Gazete yöneticiliğini yaparken…
Hoş alımlı birisidir Şebnem Bursalı…
Hayatın güldüğü ender kadınlarımızdan biridir.
Bir ara adı Aydın Belediye Başkan adaylığında geçmişti…
Sevenleri ‘Yok İzmir’den belediye başkan adayı olacak!’ dediler.
Sosyete ve İzmir’in ileri gelenleri ile de iyi dosttur.
Ama meslektaşları ile ilgisini bilemiyorum, ya da dostluklarını…
Örneğin;
İki dönem milletvekili olan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Atilla Sertel ile olan ilişkisini…
Ya da önceki yönetimlerden tutun da bugünü kadar olanlarla bağlantılarını…
Tire’nin sicimi ya da halatı ile mi bağlılar, zincirle mi, ince bir iplikle mi?
İzmir medyası ile ilişkileri ne âlemde?
Sorularımdan, yazdıklarımdan ne âlemde olduğunu anlamışsınızdır.
Selam sabah yoksa birlik ve beraberlik de olmaz!
Ama TBMM’de bir konuşma yapmış Şebnem Bursalı…
Genç meslektaşlarımız, ağlamaklı bir sesle duyurdular ve konuşmanın haberini gönderdiler…
Merak ettim, okudum, bir daha bir daha okudum…
Aslında metni basına dağıtanın ‘Mutlu kadın’ Şebnem Bursalı meslektaşımız olduğun anladım…
Önemli değil…
Önemli olan birkaç not çıkardım!
Diyor ki;
“2007 yılında 5651 sayılı ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ yürürlüğe girdi.
Bu kanunun amacı internet ortamında işlenen belirli suçlarla; içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesiydi.
Peki neydi bu suçlar?
Çok fazla olduğu için ben bunlardan birkaçını sıralamak istiyorum.
Çocukların cinsel istismarı,
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma
Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar.
Özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği iddiası.”
Biliyorsunuz gerek medya kuruluşları, gerekse muhalefet yani Hükümet ve yandaşlarının dışında büyük kesim bu kanuna hangi gözle bakıyor?
Ne ad veriliyor?
*- BAŞINI KALDIRANIN
Sevgili Şebnem Bursalı devam ediyor:
‘Peki kararlar nasıl veriliyor?
Her isteyen istediği gibi karar aldırabiliyor mu?
İtiraz edilebiliyor mu?
Elbette kararlara itiraz mekanizması var.
Bu suçlar nedeniyle erişimin engellenmesi kararı ancak ilgili mahkemeler tarafından verilebilir ya da kaldırılabilir.
Yani hiçbir talep gibi hiçbir karar da nihai değil.’
Doğru da uygulama ne alemde?
Bana tarihi filmlerde gördüğümüz ‘parangalı mahkum’ sahnelerini anımsatıyor.
Kovboy filmlerinde de hangi düşünce ana kavram işleniyor?
‘Önce asalım, sonra mahkeme ederiz!’
Hadi hak arasınlar da görelim bakalım…
Fransızlar da ‘giyotin’ i icat etmişler, böyle durumlar için…
Başını kaldıranın başını keselim…
*- SİYASİ ve İDEOLOJİK
AKP İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın TBMM’de milletvekillerine hitabında belirttiği gibi buraya kadar söyledikleri işin kanuni boyutuydu.
Ama bu konuyu sadece bu boyutuyla değerlendirmek doğru olmaz elbette.
Bu tartışmaların asıl çıkış noktası siyasi ve ideolojik saikler…
Doğru!
Peki şu söyledikleri için ne demeli?
‘Doğru diyenler’ ile ‘demeyenler!’ için bir anket yapılsa ne çıkar?
‘22 yıldır Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularında devrim niteliğinde adımlar atıldı.
Bu adımlar sayesinde medya sektöründe ciddi büyüme yaşandı’, çeşitlilik ortaya çıktı.
Her fikir kendini ifade edebileceği bir mecra buldu…’
Ya şu sözüne ne demeli?
‘Ancak günümüzde sansasyon, kamu yararının önüne geçti!’
Devam ediyor:
‘Öyle kalemler, öyle fikirler var ki amacı sadece belli kitlelerin hassasiyeti üzerinden algı oluşturmak, sözde gündem yaratmak.
Hız, tıklanma, sansasyon, tiraj, reyting…
Bunların merkeze alındığı, gerçek haberin, kamu yararının ikinci planda tutulduğu bir medya ne ülkemizin kalkınmasına ne de demokrasimizin gelişmesine katkı sağlayabilir.
Bugün Türkiye’de, İletişim Başkanlığı marifetiyle bu sorunu çözmek için büyük çaba gösteriliyor.’
Burada ‘İletişim Başkanlığı Marifetini’ Şebnem Bursalı gibi haklı buluyorum.
*- KİMİN KURALLARI
Devam ediyor:
‘Dünyada ve Türkiye’de bilgi hızla fiziksel ortamdan dijital ortama taşınırken bu faaliyetlerin düzenlenmesi, kurallar altına alınması kaçınılmazdır.
Dolayısıyla mevzuatta yer alan hükümler bu ihtiyaçtan kaynaklı olarak ortaya çıkmıştır.’
Bu konu hakkında da çok yazıldı çizildi, anlatıldı..
‘Eksik var mıdır? Vardır, birlikte tamamlayalım.
Aksayan nokta var mıdır? Vardır, birlikte düzeltelim.’
Bu da doğru!
Ama dinleyen, anlayan, uygulayan ne alemde?
Sevgili Şebnem’e değil de birkaç kişi de olsa okuyucularıma anımsatmak istiyorum;
Kanunları yapan, kanun koyucu kimdir?
Anayasa’ya göre milletvekilleri!
Öncesinde komisyonlarda kimler hakim!
22 yıldır AKP!…
Peki soru ya de gensoruları, yasa tekliflerini kimler veriyor?
Tabii ki milletvekilleri…
Bir gecede, kabul edilenler var mı?
Var!
‘Birlikte dediğimiz!’ kimler, her milletvekilinin kendi partisi, yani yandaşları mı?
Diğerleri?
O milletvekillerinin, partilerin, gruplarında aldıkları kararların uygulanması için, ya da yaptıkları yasa tekliflerinin kaçı kabul edildi?
Bir tane örnek var mı?
Tabii ki unutmadığımız önemli nokta, devletimizin milletiyle bölünmez bir bütün olduğu…
Ama son günlerde Anayasa’nın değişmez hükümlerini ele alanlar, kamuoyu oluşturmak isteyenler kimler?
Bunlarla birlik olunabilir mi?
Sevgili meslektaşımız Şebnem Bursalı bunları mecliste konuştuğu için duymayanlarla paylaşmak istedim.
Bakalım gazeteciler bu konuda ne gibi fikir yürütecekler?
Şebnem Bursalı’nın konuşmasının sonunda iddia ettiği gibi, ‘itibar cellatlığı’ yapıp ‘prim’ mi yapacaklar, yoksa halkın sesi olan medyanın itibarı ve işleyişi, oto kontrol sisteminin varlığını mı dile getirecekler?
Bizim Şebnem konuşmasını, ‘Bu duygu ve düşüncelerle genel kurulu saygıyla selamlarım’ diye bitirmiş…
Biz de kendisini aynı duygu ve düşüncelerle selamlıyoruz…
ÖZEL NOT;
Sevgili Şebnem Bursalı’ya bir önerim:
İzmir’e uğradığında bir ara birlikte çalıştığımız o zamanki patronumuz Aydın Bilgin’in sekreterleri Fatoş Hanım ve Aysun Hanımla bir kahve içsin. Onlara ‘Mektup ne oldu, ne yazıyordu?’ diye sorsun… Ve bir insanın kaderinin nasıl değişip, şansının döndüğünü anlayarak, dostlarına anlatsın…
*- SOKAK SÖYLEŞİLERİ
Kaç zamandır notlarımın arasındaydı, fırsat bulmuşken şu ‘Sokak Söyleşilerinden’ söz edeyim.
Bu İzmir’de, hatta Türkiye’de en iyi yapanlardan biri de ‘Demokrat Gündem’in kurucu yöneticisi Halide Demir Polatlı…
Ülkemizde onlarca işyeri kapanırken, birçok basın kuruluşu kepenk indirirken, onlarca meslektaşımız işsiz kalırken, büyük bir özveri ile tüm imkanlarını kullanarak ‘Demokrat Gündem’le birlikte istihdam sahası da kurmuş oldu.
Çok iyi anımsıyorum;
‘Sakın ha!’, ‘Sen deli misin?’, ‘Bütün birikimin boşa gidecek!’ diye yolundan ve idealinden çevirmeye çalıştılar.
Yok ‘Doğru, dürüst’ yapar, ‘Duyarlı ve Dost’ olursan başarırsın, prensibiyle halkın sesi oldu.
Şimdi de, ilginç konular, sorularla, sokakların yani halkın nabzını tutup, istek ve dileklerini yöneticilere duyuruyor.
Samimi ve dürüst bir şekilde…
Postcastleri ‘Birbuçuk’ derecede bizlerle buluşturdu. Gida adaletsizliğinden tutun da Emrez’deki ‘Nükleer atık’ konusunu varıncaya kadar, tüm çevre sorunları, dünyanın geleceği, iklimden yiyecek içeceklerimize yani geleceğimize ait önemli konuları uzmanlarla tartıştırdı.
Sokak Röportajlarından ‘Ülkeyi özetleyen şarkı!’ soruldu:
Vatandaşın Türkiye ile ilgili şarkısı neydi?
‘Batsın bu dünya’dan tutun da çok ilginç yanıtlar verildi.
Bence ‘Emekliler kazan kaldırdı!’ diye sonuçlanan Sokak söyleşisi de güncel en önemli konu olarak izlenebilir.
Emekliler öyle şeyler dediler ki, ‘Batsın bu dünya!’ şarkısı bile soluk kalır…
Sokak Röportajlarında vatandaş içini döküyor.
Sakıntısını, dileklerini iletiyor.
Hayatın gerçekleri ortaya çıkıyor.
İşin özeti kendimizi buluyoruz.
Gülmece de oluyor, göz yaşi da…
Bizim kadar milletvekilleri de, kentin yöneticileri de öncelikle dinlemeli…
Çünkü ne ‘algı’ operasyonu var, ne de emir ve talimat…
Ya da aldatmaca, kandırmaca…
Neyse o!
Ne bir fazlası, ne de bir eksiği…
*- İZMİR’İN GURUR GÜNÜ
İzmir Büyükşehir Belediyesi, şehrin raylı sistem ağını büyütmeye devam ediyor.
Yapımı tamamlanan Çiğli Tramvayı 27 Ocak Cumartesi günü hizmete açılıyor.
Başkan Tunç Soyer, “5 yıl önce, İzmir’i demir ağlarla öreceğiz dediğimizde bize inanmayanlar oldu ama yaptık. Görev sürem içinde sıfırdan başlayıp bitirdiğimiz, 183 milyon Euro’luk göz kamaştıran bir yatırımla İzmir’e kazandırdığımız Çiğli Tramvayı’nın kurdelesini yarın keseceğiz. İzmirimize hayırlı olsun” dedi.
*- ŞAŞAL SU, 6 ZİNCİR MARKETİN RAFINDA
Türkiye’nin özlediği Şaşal Su’yu İzmirlilerle yeniden buluşturan İzmir Büyükşehir Belediyesi, suyun satışı için 6 zincir market ile anlaştı. Gerekli koşulları sağlayan işletmeler de “Suya Şaşal denir” sloganını kullanan markanın bayisi veya satış noktası olabilecek.
El sıkışılan ilk marketler arasında Gürmar, Ege Çarşı Mağazaları, Acem Market, Fırat AVM, Alternatif Marketler ve Promosyon Marketleri yer alıyor. Ayrıca Şaşal Su için bayilik ve satış noktası olma başvuruları da başladı
*- EMEKLİYE 1500’ER LİRA DESTEK
İzmir Büyükşehir Belediyesi, düşük maaşlarla geçinmekte zorlanan 25 bin emekliye Ramazan Bayramı öncesi 1.500’er lira nakdi destek verecek. Başvurular bizvariz.izmir.bel.tr web adresi üzerinden alınmaya başlandı.
Emeklinin mutfağındaki ekonomik yangını biraz olsun hafifletmek için 2024 yılında 25 bin emekliye bin 500’er liralık nakdi sosyal destek sağlanacak. Destek tutarı, Ramazan Bayramı öncesinde ihtiyaç sahiplerinin hesabına yatırılacak.
YORUMLAR