Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

SEVGİNİZ HİÇ BİTMESİN

Merhaba değerli arkadaşım, bugün 14 Şubat Çarşamba Sevgililer Günü… Güzelliklerin çiçekle, hediye ile ön plana çıkarıldığı günlerden biri… Dünya sizlerle güzel, hayat sizinle tatlı… Sevgi ve mutluluk dolu, sorunsuz, kötü düşüncelerden uzak nice günleriniz, sadece bir gün değil ömür boyu olsun. Sizi seviyoruz. Her şeyin gönlünce olmasını diliyorum. Mutluluk sizin olsun, ‘daima… Daima… Daima….’ Her zaman, acı ve kedersiz… SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN…

 

*- SEVGİSİZ YAŞAM BİR HİÇTİR

 

İnsanoğlu bir gün;

Virgülü kaybetti: Söyledikleri birbirine karıştı.

Noktayı kaybetti: Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.

Ünlem işaretini kaybetti bir günde: Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.

Soru işaretini kaybetti bir başka gün: Soru sormayı unuttu. Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

İki noktayı kaybetti bir başka gün: Hiçbir açıklama yapamadı.

Hayatının sonuna geldiğinde, elinde sadece tırnak işareti kalmıştı.

İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca…

Bari sevdiklerinizi ve sevenlerinizi kaybetmeyin…

‘Seni seviyorum!’ deyin…

Sevgi yaşatır…

Sevgi mutlu eder…

Sevgisiz yaşam bir hiçtir…

Ne deniyor?

‘Hiçbir hediye, yürekten verdiğiniz sevgi kadar değerli değildir!’

İzmir aşk şehridir.

Buraya gelince ya birine aşık olursunuz, ya da şehrin kendisine…

Sevginizi doyasıya paylaşacağınız, aşkın coşkusunu her yerde hissedeceğiniz bir gün olması dileğiyle ben de size yürekten sevgimi yolluyorum…

Her şey gönlünüzce olsun…

 

*- PARA CEZASI İLE KORTULMAMALILAR

 

İzmir’de ve Ege’de fazla rastlamıyoruz.

Ama başka kentlerde, Ankara ya da İstanbul’da adım başı görürsünüz.

Kendilerini hem sizden bizden, hem de yasalardan üstün gören, saygısız insanların kullandıkları bir sistemin adıdır bu ‘Çakarlar!’

Milyonda bir de olsa bunlar için denetlemeler yapılır.

Örneğin Ocak ayında yapılmış ki bakan açıkladı.

İÇİŞLERİ Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ocak ayında 81 ilde yapılan kontrollerde ‘çakar lamba’ kullanan 1433 sürücüye, 9 milyon 227 bin lira ceza uygulandığı ve araçlarındaki ışıklı ve sesli uyarı cihazların söküldüğü bilgisini paylaştı. Yerlikaya ‘Işıklı ya da sesli uyarı işareti bulunan cihazları mevzuatta izin verilmeyen araçlara takarak kullanan sürücülere karşı denetimlerimiz aralıksız sürecek’ uyarısında bulundu.

Umarım bakanın dediği olur.

Hatırlatayım;

Bu çakarlı araçlar öyle kişilere verilmiş ki, açıklanınca ağzımız açık kaldı.

Bazı yandaş gazetecilerden tutun da, badi gard denilen bazı siyasilerin korumalarına bile…

Normalde hız sınırını da aştıkları gibi trafik kurallarını çiğnemekten çekinmeyen bu araçları durdurmak, kontrol etmek pek mümkün olmuyor, çünkü memur ‘Başımı belaya sokmak, başka yerlere sürülmek’ istemiyor da bundan…

Verilsen talimat bakın neler olur, neler?

 

*- ÖĞRETMEN DUDAK BÜKTÜ!

 

‘özel’ olarak adlandırılan evlatlarımız var.

Daha düne kadar bunları bizler, yani aileleri toplumdan uzak tutarlar, sanki ayıp bir şeymiş gibi saklarlardı.

Zincire vurulmuş bir şekilde yaşamlarını sürdürenleri bile gördük.

Neyse ki, şimdi aileler de önceki yıllara göre biraz olsun bilinçlendiler, toplumun bir bölümü de…

Ama genele yakın durumu bir veliden Ayşe S’nin paylaşımından nakledeyim:

Ayşe Hanım, ‘Kızımın eğitim hikayesi!’ diyerek şunları yazmış;

‘7 yaşında her çocuk okula başlarken kızım 2 yıl okula başlayamadı. ‘Ben sorumluluk almam!’ diyen müdürler, ‘Okusa ne olacak?’ diyen öğretmenler, ‘Okumasına ne gerek var, biz ona bakarız?’ diyen aile üyeleri, ‘Torpil bulmak lazım!’ diyen arkadaşlar…’

İşte gerçek bu satırlarda gayet açık!

Şimdi yine isim vermeden, annelerin görüşlerini, dileklerini nakledeceğim ama önce Ayşe S.’nin ‘Eğitim Hikayesi’ne devam edeyim:

‘2 yıl sonra torpil bulduk.

Müdür, ‘deneme yapalım, uyum sağlarsa devam eder!’ dedi ve benden okula mikroskop almamı ve bir sınıf yaptırmamı istedi.

Öğretmen, kızımı görüp dudağını büzdü.

Kızımın sınıfına verilmesinden hiç hoşnut olmamıştı.

Kızım okula başlamadan okuma yazma öğrendi…’

 

*- PARAYI ALIP KAYBOLANLAR

 

‘Okula başladığında, bakıcı bulmak, okula götürüp getirecek birini bulmak gerekiyor.

Ertesi gün okula nasıl götüreceğimi bilmeden okuttum kızımı.

Sonra… Seyfettin abiyi bulduk.

Uzun zaman bizi okula bıraktı.

Akşamları çözümsüz kalıyorduk…’

‘Hemşireyim…

Çalışmak, mesaiye ve nöbete kalmak zorundayım.

Bakıcı, çocuk engelli ise daha çok para istiyor.

Parayı alıp, ertesi gün ortadan kaybolan bakıcılar var…’

‘Sınıf, okuma yazma çalışırken, basit matematiği de bilen kızım için okul tarafından evde eğitim başvurusu yapıldı.

Jet hızıyla karar çıktı.

 

*- ÖRNEK FATMA ÖĞRETMEN

 

Ancak…

Evde eğitim verecek öğretmen yoktu.

Amaç kızımı okuldan uzaklaştırmaktı…’

‘Okulda 2.sınıf öğretmeni Fatma A. kızımı gördüğünde, ‘Bu kızı ben okutmalıyım!’ dedi.

Sınıfında, değişik engel gruplarından çocuklar vardı.

Kızım sınava girdi ve bir üst sınıfa Fatma öğretmene geçti.

Fatma öğretmen, bana gizli gizli eğitim Hakları ile ilgili belgeler veriyordu.’

 

*- ZORLUK HEP ZORLUK

 

Yakın zamanda değil, 2000 yılında bakış açısını da Ayşe Hanım’dan öğrenelim:

‘K. kaymakamına gidiyorum.

Adam ‘Tekerlekli sandalye ile üst kata çıkarken, nasıl bir zorluk yaşıyorsunuz, anlamadım’ diyor.

Okul girişine rampa yaptırmak istediğimde, müdür yardımcısı, ‘Okulun görüntüsü bozulacak!’ diyor ve reddediyor.

Bir öğretmen kızımın sınıf arkadaşlarına ‘Ceren ile oynamayın ki okula gelmesin!’ diyor.

Rampa için Bakanlığa dilekçe veriyorum.

Yanıt:

‘Okula engelli tuvaleti, rampa, asansör yapılsın!’

Müdür, yanıtı okuyunca gülüyor;

‘Ödenek mi var sanki, boş işler bunlar, okulu mu yıkacağız?’ diyor. Bakanlığa gidiyorum.

Tek isteğimiz rampa.

Bir yetkili bizi dinliyor ve Müdürü arıyor;

‘T., biz sana boşuna mı torpil yaptık da müdür oldun, s. gezeceğine, okula rampa yaptır!’

Ama rampa yapılmıyor.

Dönemin K. Belediye Başkanı T’ye gidiyoruz.

Ve muhteşem rampa yapılıyor.

 

*- BAHANE HAZIR

 

Bir gün, bir çocuk rampadan düşüp bacağını kırdığında, rampa kapatılıyor.

Rampa cezalandırılıyor.

2 gün rampayı kullanamadık.

Halat ile bir sıra bağladılar, ‘geçmeyelim!’ diye.

‘Kızın yüzünden çocukların hayatı tehlikede, bir çocuk için yüzlerce çocuğun hayatını tehlikeye atamayız!’ diyor müdür.

Sınıfın alt kata inmesi için sınıf velilerine oylama yapılıyor.

Sınıf öğretmeni, ‘Oylamada hayır oyu kullanılsın!’ diye konuşuyor. ‘Çocuklarınız büyük, küçük çocukları tuvalette taciz eder, başınız belaya girer!’ diyor.

Oylama sonucu şu:

Sınıfın giriş kata alınmasına ‘hayır!’.

Her okula gidiş sorun.

Her gün ayrı bir sıkıntı.

8.sınıf bittiğinde, lise kararı…

 

*- ‘ANNE SÜR BENİ!’

 

Lise zorunlu artık.

Ama Çok zor.

Adım başı cami yapılan yerde, en yakın lise o kadar uzak ki.

Arabam yok.

Yardım edecek kimse yok.

Ve açık lise kararı…

Hayatımın en zor kararı.

Dayanacak güç yok.

Birgün okul yolunda, cadde ortasında kızım tekerlekli sandalyesinde;

Orada durdum.

‘Gelsin bir araba çarpsın!’ dedim.

Yokuştayız.

Kızım ‘Hadi anne, sür ben!’ diyor.

Bu sahne, bir annenin çaresizliğinin sahnesi.

Acı…

Çok acı.

Lanet olsun her saniyesine…

 

*- PİŞMANLIK VE GÜN SAYMALAR

 

Açık liseyi kızım hiç istemedi.

Ben tükenmiş ve yorgunum.

Kızıma ‘5 yıl değil de 10 yıl daha fazla senin yanında olmamı istiyorsan, açık liseye gitmek zorundasın!’ dedim.

Bu karardan ve söylediklerimden her zaman pişmanlık duydum.

Ama başka çarem yoktu.

Çaresizlik…

‘Siz hiç çocuğunuzu kaç kez daha okula götüreceğim?’ diye gün saydınız mı?

Ben saydım.

Her gün sisteme karşı durmak.

Her gün okulun içinde bağırmak zorunda bırakılan bir anne olmak.

Sizi duymak ve görmek istemezler.

Çare bulmazlar ve çocuğunuzla okuldan gitmeniz istenir.

 

*- SONUÇ

 

Şimdi, şu an, ben bunları yazarken kızım karşımda.

31 yaşında.

Yüksek lisansını hangi alanda yapmak istediğini anlatıyor.

O, sosyolog şimdi.

Engelli çocukların eğitim hakkı ile ilgili çalışmak istedi hep.

Çünkü, en çok eğitimde ayrımcılık yaşadı.

Kızım, eğitim alanında verdiği ilk mücadelesi ve sonuç: kapatma kararı verilen bir vakfa ait Özel Eğitim ve rehabilitasyon merkezi’nin açılmasını sağladı.

11-14 Mart 2019 da Cenevre’de yapılan Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesi Türkiye Toplantısında konuşmacı idi.

Tabi, engelli çocukların eğitimde uğradıkları ayrımcılığı da dile getirdi.

Devlet yetkilerini bu konuda uyardı.

‘Her çocuğun yaşıtları ile aynı sınıf içinde eğitim almaya hakkı varken, söz konusu engelli çocuklar olunca ‘onlar kendilerine uygun engelli okullarına gitsin’ cümlesi kuruluyor.

Bu cümle ayrımcılık yasağının ihlalidir.

Suçtur.

BM Engelli Hakları Sözleşmesi Madde 24…’

Fakat şu günümüzde bile birçok anne bu yolun ya da o yolun, nasıl tarif ederseniz edin, ortasındalar…

 

*-

İsmi bende olan anneler ne diyor?

Birini yazayım:

‘Engelli politikalarının başlıca amacını, engellilerin kentlerdeki erişim sorunlarının çözülmesi oluşturuyor.

Gerek ulusal gerekse uluslararası alanda çok sayıda düzenleme ve standart oluşturulmuş durumda.

Ancak uygulamada ne kadarı hayatı geçirilebiliyor, hangi noktalarda ve neden sorun yaşanıyor konuları sorgulanmaya açık.

Yönetim kadrolarının siyasi öncelikleri, toplum içindeki engelliliğe bakış açısı, yerel yönetimlerin mali sorun gerekçeleri gibi çok sayıda etken bu düzenlemelerin gerçekleştirilmesini geciktiriyor.

‘Çözümlenemeyen yapısal sorunlarla boğuşurken kutlamalardan haz etmiyoruz.

Devletin #EHS de sayılan yükümlülüklerini daha fazla ötelemeden yerine getirmesini bekliyoruz.’

Hassas konu…

Sık olarak gündeme getirerek, vicdan sahibi yöneticilerimizin artık bu konuya ciddi şekilde eğilmelerini sağlamaya, uyarı görevimi yapmaya çalışacağım.

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 + 14 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER