Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

ÜRÜN DALDA KALMAMALI

ATATÜRK HAKLI ÇIKTI

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,  müritler ve meczuplar memleketi olamaz… En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.’ demiş, 30 Kasım 1925’te; tekkeler, zaviyeler, tarikatlar kapatılmıştı…

O kanun orda duruyor: Ancak uygulanmıyor…

İddiaya göre; göz yumuluyor, hatta tarikatlar himaye görüyor…

Bu yüzden istismar, taciz, tecavüzleri okuyoruz…

Şimdi gelişmeleri bilenler söylüyor:

‘Atatürk yine haklı çıktı…’

 *- NEREDEN NEREYE?

Tekke ve zaviyeler Selçuklu ve Osmanlı toplumunda eğitim ve kültür açısından önemli bir yere sahipti.

Ancak bu kurumlar zamanla eğitici özelliklerini yitirmiş, dinsel sömürünün, yenilik karşıtlığının simgesi hâline gelmişti.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine doğru her alanda başlayan bozulma, tekke ve zaviyelerde de görülmeye başlamıştı.

Tekke ve zaviyeler siyasi çalışmalar içerisine girmeye hatta çatışmalarda bulunmaya ve halkın dinî duygularını kullanarak çıkar elde etmeye başladı.

Çağdaşlaşmayı amaçlayan Türk milleti için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılmalıydı.

İşte tam o günlerde Doğu Anadolu bölgesinde gerçekleşen Şeyh Sait İsyanı'nın bu konudaki yasanın çıkmasını hızlandırdı…

*- GÖRMEZDEN GELİYORLAR

1925 yılının başlarında bir Nakşibendi şeyhi olan Şeyh Sait, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının İslâm dininin temelini yıkmaya çalıştıklarını iddia eden bir fetva yayınlayarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı bir isyan hareketi başlattı…

Şeyh Said’in başını çektiği bu isyan gücünü tekke, zaviye ve dergâhlara yerleşmiş tarikatçılardan alıyordu… 

İsyancıları yargılayan Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, yargı bölgesi içindeki tekke ve zaviyeleri kapatmıştı. 

Bu gelişme, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanunun çıkışı hızlandırdı.

O günlerde Ankara İstiklal mahkemesi de tekke ve zaviyelerin kapatılması için hükûmete başvuru yaptı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1925'teki Kastamonu söylevinde;

‘-Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için lekedir!

Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.’ sözleriyle tüm yurtta tekke ve zaviyelerin kapatılacağının işaretini verdi.

TBMM, 30 Kasım 1925’te kabul ettiği bir kanunla tekke, zaviye ve türbeleri kapattı.

Aynı kanunla bütün tarikatlarla birlikte şeyh, derviş, dede, mürit gibi bir takım unvanların kullanımı kaldırılmış, falcılık, büyücülük, muskacılık gibi din dışı uygulamalar yasaklandı.

Aynı gün selahiyetsiz oldukları halde sarık ve ruhani kıyafet taşıyanların cezalandırılmasına ilişkin kanun da kabul edildi.

‘Şeyhlik, dervişlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, muskacılık, falcılık ve türbedarlık’ gibi ayrıcalık bildiren unvanların kaldırılmasıyla toplumsal hayatta sınıflaşmanın önüne geçildi, birlik ve beraberlik duygusu güçlendirildi.

Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasıyla Türk toplumunun çağdaşlaşması ve laikleşmesi yolunda önemli bir adım atıldı.

1950 yılında yasada değişiklik yapılarak bakanlar kurulu kararı ile türbelerin açılması kabul edildi…

Bu tarihten sonra tekke zaviye ve tarikatların yeniden açılmasına ilişkin bir kanun çıkmamasına rağmen zaman içinde özellikle tarikatların yeniden yapılandığı saklanamaz bir gerçek olarak ortaya çıktı.

Siyasilerin tarikat mensupları ile ilişki kurması sonucu tarikatların itibar kazanması ile yasa uygulanmaz duruma geldi…

Bunları bilmeyenimiz yok gibi…

*- BEYİN YIKIYORLAR

Hepimizin bildiği bu gerçekleri neden paylaştım..

Çünkü; bir tv kanalında tarihçi diye tanıtılan biri konuşturuldu.

Adam açık ve net Gazi’ye çatıyordu…

Öyle ki bunlar için NUTUK bile yalan dolandı…

Öyle atıp tutuyordu ki, Mustafa Kemal’e karşı Kazım Karabekir Paşa’yı kullanıyor. Sonra onun da arada ‘dönek’ olduğunu kurduğu cümlelerin arasında anlatmaya çalışıyordu.

İnönü’nün Hatay başarısını ise ‘istemeyerek gerçekleştirdiğini’ de vurguluyordu.

Konuşmalardan çıkardığıma göre önceki programlarda Türkiye’ye başkaldıranları bile haklı gördüğünü yine cümlelerin arasına sıkıştırarak anlatmış…

Ya işte böyle…

Umarım konuşmaları yanlış anlamışımdır…

*- SEFERİHİSAR BİNLERİ AĞIRLADI

Seferihisar’da yetişen mandalinanın hem İzmir, hem Türkiye, hem de yurt dışından kitlelere ulaşıp yeni pazarlar bulmasını hedefleyen şenlik, Şehitler Çeşmesi önünden kortej yürüyüşü ile başlayarak kapalı pazar yerinde devam etti.

Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin “Turuncu Bayramımıza hoş geldiniz, bereketinizle geldiniz… Beklediğimiz yağmurlar toprakla buluşmaya başlarken, gönlümüzce eğlenmemiz için kısa bir mola verdi. Daha önce örneği görülmemiş çok ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıyayız… Pazarda fileler dolmuyor, Tencereler kaynamıyor. Bu krizden çıkmamızın tek formülünü söyleyeceğim. Merak etmeyin, birileri gibi ekonomik gerçeklikle ilgisi olmayan teoriler üretmeyeceğim. Krizden sadece ve sadece üreterek çıkacağız. Bizi krizden tarım üreticisi çıkaracak! Bizi krizden bu bereketli topraklar çıkaracak. Buradan Tunç Başkanıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Birilerinin hala göremediği; İstanbul'a, Ankara'ya örnek olan tarım vizyonunu Seferihisar'da başlattı. Mandalinayı markalaştırma ve pazarlama çalışmalarıyla, soğuk hava depolarıyla, adeta bir seferberlikle Türkiye'ye örnek oldu. Biz Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler; en büyük önceliğimiz, bu memlekette üreten insanların emeğinin karşılığını alması ve ürettiğiyle hayatını sürdürmesi. Bunu da küçük üreticiyi yaşatarak yapabiliriz.

Bu şenlikte eğleniyoruz, güzel zaman geçiriyoruz ancak tek amacımız var.  Gençlerimizin, büyüklerimizin; toprak emekçilerimizin tüm sene emek verdiği ürününün dalında kalmaması, alın terinin karşılığını bulması.’ dedi.

 

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 + seven =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER