Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Av. Murat Fatih Ülkü

VAHDETTİN TARTIŞMASININ HUKUKSAL YÖNÜ

Son Osmanlı padişahı Vahdettin’i tartışıyoruz bir süredir. Haindi, değildi, zavallıydı, pasifti, kendi iyi, çevresi kötüydü… Fitili 9 Eylül’de İzmir’in yüzüncü kurtuluş yıldönümünde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ndeki sözlerini, güzel bir hitabetle yineleyen Tunç Soyer ateşledi. Merdan Yanardağ da, 16.yüzyıldaki anonim halk deyişini söyleyince, Cumhurbaşkanı, yargıya talimat verircesine, ikisini de doğrudan hedef gösterdi.

Konunun Cumhurbaşkanının; bir belediye başkanı ile bir gazeteciyi ifade özgürlüğü kapsamında kalan açıklamaları nedeniyle hedef göstermesinin hukuk devletinde kabul edilemez oluşunu aşan yönleri var. Padişahlığı Kurtuluş Savaşı dönemine denk gelen son padişah Vahdettin ve diğer Osmanlı yöneticilerinin hainliği tartışmasının içeriği ve hukuksal yanı. Değerli tarihçiler ve araştırmacılar tarihsel olayları kronolojik biçimde, neden-sonuç ilişkisi içinde açıklayarak, Vahdettin’in Kurtuluş Savaşı’nın, milli mücadelenin karşısında konumlandığını net biçimde kanıtladılar. Biz de, konuya hukuksal açıdan bir bakalım dedik.

Son Osmanlı padişahı Vahdettin 17.Kasım.1922 tarihinde İngiliz savaş gemisi ile Malta’ya kaçtı. Burada Vahdettin’in yanına hiç para almadan, beş parasız gittiği yönündeki acındırmanın yalan olduğunu, bu acındırmanın artık tarihin çöplüğüne atıldığını belirtmeden geçemeyeceğiz. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ile Vahdettin için geri sayımın başladığını, 01.Kasım.1922’de saltanatın kaldırılması ile Vahdettin’in artık kaçacak yer aramaya başladığını da biliyoruz. Tam da burada, (307 sayılı TBMM kararı ile birlikte) saltanatı kaldıran “Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hukuku hakimiyet ve hükümraninin mümessili (egemenliğin ve hükmetme gücünün temsilcisi) olduğuna dair 308 sayılı TBMM kararının” içeriğine bakmak, Vahdettin tartışmasına hukuksal bir boyut kazandıracaktır.

308 Sayılı TBMM Kararı

 Saltanatı kaldıran 308 sayılı TBMM kararında kullanılan ifadelerden örnekler verelim.

*) “Birkaç asırdır Saray ve Babıalinin cehalet ve sefaheti (zevk ve eğlenceye düşkünlüğü) yüzünden Devlet azim (büyük) felaketler içinde müthiş bir surette çalkandıktan (çalkalandıktan)..”

*) “..Türk milleti Anadolu’da hem harici (dış) düşmanlara karşı kıyam etmiş (ayağa kalkmış) hem de o düşmanlarla birleşip millet aleyhine harekete gelmiş olan Saray ve Babıali aleyhine mücahedeye (girişime) atılarak, Türkiye’de Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti ve ordularını bitteşkil (oluşturarak) harici düşmanlar, Saray ve Babıali ile fiilen ve müsellehan (silahlı)…. cidale (savaşa) girişmiş..”

*) “..Türk milleti Saray ve Babıalinin hıyanetini gördüğü zaman..”

 *) “..Millet şahsi hükümranlık ve saray halkı ve etrafının sefahatı (zevk ve eğlence düşkünlüğü) esası üzerine müessis (kurulmuş) bir Saltanat yerine asıl halk kitlesinin ve köylünün hukukunu himaye ve saadetini tekeffül eden (üstlenen) bir halk Hükümeti idaresi tesis ve vazetmiştir. (yaşama geçirmiştir.)..” (Cumhuriyet devrimine dudak büken liberal solcular okusalar mutlaka bir kulp bulurlar ama)

  *) “..Hal böyle iken İstanbul’da düşmanlarla teşriki mesai etmiş (ortak çalışma yapmış) olanların..”

 01.Kasım.1922’de, Cumhuriyet karşıtlarının yere göğe koyamadığı Birinci Meclis’te oybirliği ile kabul edilen, siyasal İslamcıların büyük sempati duydukları (Mustafa Kemal Paşa’ya muhalif) İkinci Grup’un, kabul edilmesi için Birinci Grup ile yarıştığı saltanatın kaldırılmasına ilişkin karar metni, Vahdettin hakkında nitelendirmenin, o dönemde siyaseten oybirliği ile yapıldığını gösteriyor. 308 sayılı TBMM kararı bugün de yürürlükte olduğuna göre, konunun hukuken çok fazla tartışılacak bir yanı kalmamış görünüyor.

VAHDETTİN AZILI BİR MÜCADELE KARŞITIYDI

Mustafa Kemal Paşa’yı 19 Mayıs 1919’da başladığı görevinden, sadece 50 gün sonra azleden, Mustafa Kemal Paşa hakkındaki idam kararını imzalayan, İngiliz Muhipleri (Dostları) Derneği üyesi, Kuvay-ı Milli’yenin karşısına Kuvayı İnzibatiye adında bir ordu kurulmasına onay veren (uzatmaya gerek yok); hakkındaki nitelendirme TBMM kararına yansıyan Vahdettin’in, azılı bir milli mücadele karşıtı olduğunun, siyaseten, hukuken ve tarihsel olarak Tunç Soyer ve Merdan Yanardağ’ın haklı olduklarının altını çizelim de, halen Vahdettin’e ecdadımız diyenleri kendi hallerine bırakalım. Yalnız ellerindeki güce dayanıp yargıya talimat vermesinler.

Bu arada; Osmanlılık, Osmanlı ailesine mensubiyetle ilgili olduğuna göre, bu ailenin çocuğu, torunu nasıl olunuyor anlamak oldukça zor. Kastedilen, 20. yüzyıla perisan olmuş, geri kalmış, varı yoğu saray ve kendi hanedanı olan, Anadolu'ya sırtını dönmüş, Türklük'ten utanmış, Türkçe'yi unutturmak için elinden geleni yapmış, fakir Anadolu ve Türk köylüsünü yüzyıllarca ezmis bir imparatorluğun artıklarını bırakan bir gelenek, devlet yapısı ve kültür (!) ise, Osmanlı çocuğu olmayı seçenlerin bir bildiği var demektir.

 

 

    

Av. Murat Fatih Ülkü

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

five × 5 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER