DOLAR 32,5806 0.01%
EURO 34,9307 0.02%
ALTIN 2.429,750,01
BITCOIN 2157757-0,28%
İzmir
26°

KAPALI

üst menü altı

VEFA HER ZAMAN ÖNCELİKLE UNUTULUYOR

ABONE OL
22 Nisan 2023 12:35
0

BEĞENDİM

ABONE OL

*- DEĞİŞEN ZAMAN ve BAYRAMLAR

 

Son yıllarda bayramları ‘tatil’ olarak düşünenlerin sayısı çok fazla arttı.

Hemen herkes birbirine önceden soruyor, ‘Bayram’da nereye gideceksin?’ diye…

Tatil beldelerinin sayıları belli idi.

Şimdi o kadar çoğaldı ki, bunlara Avrupa ve Amerika, hatta Asya şehirleri de ilave edildi.

Bir yanda ekmek bulamayanlar, diğer yanda lüks yaşam sürenler.

Nasılsa ileri yaşlılar için özel bakım evleri var.

Bu konuda çağ atlamış durumdayız.

Ev hayvanları için bile günlüğü 800 liradan başlayan konuk otelleri, çiftlikleri bile bulunuyor.

Bunu ben son günlerde gündeme gelen ‘TOGG’ ve ‘SOĞAN’ tartışmalarına benzetiyorum.

Deprem ya da sel felaketleri bile ikinci değil son planda kalıyor, bizler için.

Yine birçoğumuz çocukluk günlerinin özleminde, o günleri anlatıyor, yazıyor, paylaşıyor…

Bornova’dan çocukluk arkadaşlarım ve dostlarım Beşiktaşlı voleybolcu Aynur Can ile emekli tütün ekspresi Sezgin Can, ‘Bayramlaşmak’ için yola çıkmış ve serhat kenti Edirne’ye gitmişler.

Onları orada buldum…

Dünürleri ile bayramlaşmak için kilometrelerce, saatlerce süren yolu gözlerine almışlar.

Bunun bir de dönüşü var.

Bence güzellik işte burada var.

Bana da ilham oldular, tarihten yaprak açmam için…

 

*- MİMAR SİNAN’ın VEFATI

 

Kırk çeşme sularını İstanbul’a getiren, şehrin belli yerlerine Kırk çeşme yapan Mimar Sinan’ın, evinde susuz bir şekilde vefat ettiğini biliyor muydunuz?

İşte Kırk çeşme suları ve Mimar Sinan’ın susuz evde ölümü!

İstanbul’da  sürekli su problemi yaşanmaktadır.

Bu problem Kanuni Sultan Süleyman döneminde de yaşanmaktaydı. İstanbul’un o günkü nüfusu çoğalınca Kanuni Sultan Süleyman Mimar Sinan’ı yanına çağırır ve der ki;

‘Mimarbaşı, milletimiz su sıkıntısı çekmekte.

Bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar.

Acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için bir şeyler düşünmez misiniz?’

 

*-  ÖNCELİKLE

 

Mimar Sinan da şu cevabı verir:

‘Hünkarım, siz bana müsaade edin, ben İstanbul’un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut suları İstanbul’a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap vereyim.’

Bu cevabın üzerine padişah izin verir ve Mimar Sinan yanına yardımcılarını da alarak Çekmece’den başlar kıyıları dolaşmaya. Beşiktaş’a kadar dereleri, akan suları tespit eder.

Bu suların önüne set çekilip baraj yapıldığı zaman nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılıp suların İstanbul’a getirilmesi sağlanır.

Bunun hesabını günlerce yaptıktan sonra Padişahın huzuruna çıkar. Padişah sorar:

‘Mimarbaşı, İstanbul’a su getirmek mümkün müdür?’

Mimar Sinan’ın cevabı:

‘Mümkündür Sultanım, fakat çok ağır bir şartı var.

Çok maliyetli olur bu iş. 

Sultanım, altın dolu keseleri uç uca dizerek İstanbul’a su gelebilir.’

 

*- ‘SEN SÖYLE!’

 

Bu sözlerin üzerine Kanuni Sultan Süleyman şu cevabı verir;

‘Mimarbaşı mimarbaşı, sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle.

Eğer mümkünse ben keseleri değil uç uca, yan yana dizmeye razıyım!’

Padişahın bu sözlerini duyan Mimar Sinan kolları sıvar, işe koyulur. İstanbul’un dışındaki suları Kağıthane yakınlarında belli yerlerde toplar. Oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul’a su getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır.

Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur.

Ve Kırk Çeşme suları akmaya başlar.

O güne gelinceye kadar, musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir.

O gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara, yollara akıtmak istemiyorlar ve ilk defa İstanbul’da ‘lüle!’ dedikleri musluğu çeşmelere takıyorlar.

 

*- MİMAR SİNAN’A ÖZEL ÇEŞME

 

Su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için Kanuni bir ferman çıkarır, der ki:

‘İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır.’

Bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar Kanuni. O da özel olarak Sinan’a iletilir.

Denir ki:

‘Sen İstanbul’a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını getirdin. Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin.’

Ve Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinan’ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. Böylece Mimar Sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.

 

*- DEVİR DEĞİŞİNCE

 

Mimar Sinan, Şehzadebaşı Cami, Süleymaniye Cami ve Edirne’deki Selimiye Camiini yaptıktan sonra yaşlanır.

Devir hep öyle geçmemiştir.

İtibarının yüksekte olduğu devirde, kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir.

Kanuni vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir.

Ve Sinan 99 yaşına gelmiştir.

Çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi İstanbul’da adeta yapayalnız kalmıştır.

Ve yeni bir nesil yetişmiştir.

 

*- MAHKEMEYE ÇAĞRILAN MİMAR SİNAN

 

Bir gün Sinan’ın kapısına birisi gelip dayanır.

Kapıyı çalar.

Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar, ‘Buyurun’ der.

Gelen kişi, ‘Ben Topkapı Sarayı postacısıyım.

Sizi divana çağırıyorlar.

Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız’ der.

Sinan Ağa, bu ihtiyar halinde, dostlarının tümünün göçüp gittiği, kendisini eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada, ‘Acaba Topkapı Sarayına niye çağrılıyorum?’ diye bastonuna dayana dayana gider.

Saraya girer, orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur:

Kadılar, ulemalar, müftüler, o günün vükelası.

Sinan’a şöyle derler:

‘Sinan Ağa, hakkında şikayet var.

Eve su almak yasak olduğu, hiç kimse evine özel olarak su almasın’ diye padişah fermanı olduğu halde, sizin evinizde özel su varmış!?’

‘Evet’ der, ‘Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman bana özel olarak müsaade etmişti. İstanbul’a yaptığım, su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti’ der.

O zaman Mimar Sinan’ı sorguya tutanlar,

‘Şu müsaadenizi, fermam görelim de ses çıkarmayalım.

Kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin.’ Derler…

Mimar Sinan bu soruya da şöyle yanıt verir;

‘Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. Fermanım falan yok, ama su benim evimde akıyor…’

Divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur:

‘Sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın’ görüşünü savunanlar da olur…

Olur ama, oradakilerden bazılarının görüşü şöyledir:

‘Bu Âl-i Osman’a hizmet eden sadece Sinan mı?

Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır.

Ya onların da evine özel su verilsin, ya da Sinan’a da bu ayrıcalık tanınmasın…’

Divanda uzun münakaşalar olur…

Son olarak verilen karar şudur:

‘Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre, Sinan’a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı için bir ceza verilmemelidir.’

 

*- 100 YAŞINDA SUSUZLUKTAN ÖLEN MİMAR SİNAN

 

Ve bu karardan sonra Kırk Çeşme sularını İstanbul’a getiren Mimar Sinan evine gelir.

Sıkkın, bezgin…

Fakat fazla üzgün değil.

Çünkü Mimar Sinan hizmetini, halk için yapmıştır.

‘Kendisine bir ayrıcalık tanınsın, özel bir mükafat verilsin!’ diye değil.

Ve Mimar Sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer.

Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evindeki musluktan su akmıyor.

İstanbul’a su getiren Sinan, susuz evde vefat eder.

Vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

‘Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz.

Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için çok üzgün değiliz.’

 

*- KİMSEYE GÜVENİLMEZ

 

Bu olayın bizlere verdiği mesajlar vardır.

Dünyaya, şana, şöhrete, dosta, ahbaba fazla güvenmemeli.

Dünya öyle güvenilecek, insanlar öyle bel bağlanacak kadar vefalı değillerdir.

Şartlar değişir, bugün sırtımız çok sağlam yerde olur, çok itibarlı insanlarla yakınlığımız olur.

Ama yarın bir de bakarız ki, onların hepsi göçüp gitmiş, biz de dayanacak kimse bulamamışız.

Derler ya:

‘Duvara dayanma yıkılır, insana güvenme ölür!’

Öyleyse fani şeylere dayanmamalı, fani şeyleri gaye edinmemelidir.  yaptığımız hizmetleri de Allah rızası için yapmalıyız.

İnsan bu tecelli karşısında hayıflanmaktan kurtulamıyor:

Hey gidi dünya hey.

İstanbul’a Kırk çeşme sularını getirip, İstanbul’u suya kavuşturan Mimar Sinan susuz evde vefat ediyor…

Bu arada ben de bir ilave yapayım:

Bazı anlatımlarda ise Mimar Sinan’ın kesinlikle evine su bağlanmasını istemediği ve bu işi halka hizmet için yaptığı belirtilir.

Ama öyle ama böyle…

Sonuç ortada…

Vefa dün de yoktu, bugün de yok…

Bir iki kıssadan daha söz etmek istiyorum, herkes istediği şekilde yorum yapabilir…

Öyle de olur, böyle de…

Zamanımızla karşılaştıran da olur, ‘Nerede o eski Bayramlar?’ dediğimiz gibi ‘Nerede eski zamanlar?’ da diyebiliriz.

Önemli olan kıssadan hisse çıkarmak, hataları yapmamaktır.

 

*- HARAM YEMEYEN ORDU

 

Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi’ne giderken Gebze yakınlarında bağlık-bahçelik bir arazide  mola verir ve bütün askerlerin heybelerini aratır. Ancak hiçbir askerin heybesinde meyve cinsinden bir şey bulunmaz. Buna çok sevinen Sultan Selim Allah’a şöyle dua eder:

‘Allah’ım sana sonsuz şükürler olsun! Bana haram yemeyen bir ordu lütfettin. Eğer askerin içinde tek bir kişi dahi, sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yeseydi ve ben bunu haber alsaydım, Mısır seferinden vazgeçerdim’

 

*- BARBAROS HAYRETTİN

 

Osmanlı Tarihinin En Büyük Denizcisi ''Barbaros'' Paşa'ya Hayrettin Adını veren, ''Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.''

 

*- CEVAHİR MİNARESİ

 

Evliya Çelebi'ye göre; Süleymaniye Camisi yapılırken İran Şahı, Kanuni'ye, parası yetmezse satıp tamamlasın diye, bir çekmece elmas yollamış.

Padişah ise o elmasları küçük minarelerden sağdakinin taşları arasına koydurtmuş. Buna da ‘cevahir minaresi’ denmiştir.

 

*-

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP