Nevzat Kaya kısa ve öz yazmış:
‘Yunan adalarında 6 kişilik açık büfe masa 3 bin 500 lira, Türkiye’de 35 bin lira!’
Rekortmen atletlerimizden Nüvit Belevi de yine kısa ve öz bir yorum yapmış:
‘Dosdoğru söyledik mi, tepki gösteriyorlar!
Şapkayı önümüze koymalıyız!’
Ya belediye başkanlarımız, yöneticilerimiz ne diyorlar?
‘Esnafımızın yanındayız!’
Ben de ‘nereye elimizi atsak, elimizde kalıyor!’ diyorum…
Enver Kaya’nın dediği gibi;
‘Aynı ürün, aynı fiyat olmalı!’
Daha dün örneğini verdim:
‘Bir gün önce İzmir kordonunda bin 250 lira adisyona yazılan içki, bir gün sonra Çeşme’deki balıkçıda 2 bin 750 lira olur mu?’ demiştim…
Hepsi ispatlı…
İnanır mısınız, İstanbul’da yan yana dizili adalardaki lokantalarda bile fiyatlar birbirini tutmuyor…
Kim ne tutturursa!..
Desenize ‘Emekli torunlarına Bayram harçlığı veremedi!’, ‘Ücretsiz şehiriçi ulaşımlardan yararlanan babalar, çocuklarına dondurma bile yediremedi!’ diye…
Şimdi birçok kişi, ‘Ohh olsun!’ bile diyordur, emin olun…
Ne oldu bize, bizlere?
*- KAÇ GÜN SONRA
Hasan Fehmi Güzel Bey de, herhalde yazıp yazmamakta epey düşünmüş ve tereddüt etmiş olmalı ki, sonunda bana şöyle seslendi:
‘Merhaba!
Size bazı esnafın ‘fırsatçılık yaparak!’ fiyatı nasıl yükseldiğini, yaşadığım bir olayla anlatmak istiyorum, müsaadenizle.’
Sonra da şunları yazdı;
‘26 Mayıs Pazar günü Ankara’da yapılan büyük Ankara mitingine konvoy ile birlikte İzmir’den katıldım.
Konvoyumuz Sivrihisar’da sabaha karşı bir mola yerinde durdu.
Konvoy halinde durunca yüzlerce emekli, aynı işletmede çay içmek için sıraya girdik.
Karton bardak bir çay 15 TL. den içtik.
Ankara dönüşü akşam saatlerinde gene aynı mola yerinde yüzlerce emekli konvoy olarak mola verdik.
Bu sefer çay içmek istediğimizde gene aynı karton bardak çay fiyatı 20₺. Olarak ödedik.
Sabah 15 TL. Olan çay akşam 20₺.
Sabahtan akşama ne değişti, 5 TL. Fark oldu?
Bu fırsatçılık!
Bence, Emekli maaşına 5₺ daha fazla zam almak için gittiği mitingten dönüşte, esnaf emeklinin cebindeki 5₺ ye de göz dikiyor.
Bu gerçekten de çok insafsız ve haksız bir durum.
Ben 5 lirasında değilim ama bunu bu şekilde suistimal etmek zoruma gidiyor, maalesef.
Selamlar…’
İşte emekli, işte insanımız ve işte esnafımız!…
Düşünün olay 26 Mayıs tarihinde olmuş…
Ama Hasan Fehmi Güzel Beye öyle dokunmuş ki, ne kadar zaman sonra içini dökmek, benim de olayı ele alarak yetkililere duyurmam için bana yazmış…
Ben kimim?
Bir hiç!
50 yıl aşmış sıradan bir gazeteci…
Bir emekli vatandaşımız içini dökmek için beni arıyor, ne belediye başkanlarını, ne yöneticileri, ne de birilerini…
Neden?
Devreye güven giriyor da ondan…
*- KÜÇÜK AMA ÖNEMLİ
Geçenlerde, İstanbul’un hatta Türkiye’nin ünlü bir uzman hekiminden, ‘Boşboğaz’ bir doktorumuzdan söz etmiştim…
Hatta, tanımadığım bir okuyucumdan Fatih Beker’den düzeltme almıştım.
Bir de şu notu:
‘Sizi çok seviyor, bunu hep ifade ediyor.
‘Yalın, dürüst bir kişilik’ kısacası size ‘insan!’ diyor. (-ki bende aynı kanaatteyim)’
Daha özel durumları geçtim…
Bir aksilik olmazsa Urla Kuşçular’da oturan Fatih Beker beyin ‘kahve’ davetine yakın zamanda gitmeyi düşünüyorum…’
Düşünebiliyor musunuz?
Ne bu ünlü doktor ile bırakın çay kahve içmeyi, eline sıkmak için bile bir araya gelmiş değilim…
Uzaktan uzağa birbirimizi tanıyoruz, o kadar…
İkimizi de tanıyan Fatih Beker için de aynı sözler ve düşünce geçerli…
Peki bunları neden yazdım?
30 yılı aşkın birlikte çalıştığım patronlarımdan Dinç Bilgin’in şu sözü aklımdan çıkmıyor;
‘Mütevazı olmayın!
Mütevazı sadece eşekte olur…
Siz eşek değilsiniz…’
Bunlar işin özeti, aklımda kalanlar…
Özetle:
Mütevazi olmak, kendini abartmadan ve gereksiz övünmelerden kaçınmak anlamına gelir.
Bu özellik, kişinin davranışlarında, konuşmalarında ve tutumunda kendini gösterir.
İyi bir denge kurarak, hem kendi başarılarımızı takdir edebilir hem de başkalarının başarılarına saygı gösterebiliriz.
*- SAKIN OLMAYIN
Psikoloğlar da ‘Ne olur, sakın mütevazi olmayın!’ diyorlar…
Ama;
Justin Kruger ve David Dunnig adlı iki Amerikalı psikiyatrist 10 yılı aşkın bir süre önce şu teoriyi öne attılar:
‘Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine ait olan güvenini arttırır..’
Biz de ‘Cahil cesareti!’ sözünü çok kullanmaz mıyız?
Ama yine de araştırmalar yapıldı ve şu bulgulara rastlandı:
‘Niteliksiz insanlar, ne derecede niteliksiz olduklarını fark edemezler!
Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler.
Acizdirler!
Ancak;
Bir eğitimle kendi hallerinin farkına varabilirler.’
Belki bir gün de, Cornell üniversitesinin bu konudaki araştırmasını anlatırım, ‘Cahillik ve haddini bilmeme’ konusunu irdelerim.
İnanmayacaksınız ama çoğumuzun da tanık olduğu gibi, ‘kifayetsiz muhterislerin’ her zaman her yerde daha hızlı yükseldikleri ortaya çıkıyor.
Fazla alçakgönüllüler:
Yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmazlar, kıymetlerinin bilinmesini ister ve beklerler!
Tabii beklerken kırılırlar, bu da kendilerini daha da geriye çekmelerini sağlar.
Özetle;
Ne olur, sakın fazla mütevazı olmayın…
Dünyanın sorunu şu;
‘Akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır!…’
*- İSTEYEN İSTEDİĞİ GİBİ DÜŞÜNEBİLİR…
Vallahi, şiir kitapları da olan Doç. Dr. Suavi Tuncay’ın da son yazıma yaptığı yorumu paylaşmadan edemeyeceğim:
‘Öyle güzel ve anlam dolu başka bir söze gerek yoktur.
Büyük ve son derce derin görüşleri onu ülkemizin en üretken yazarı yaptı.
Kutluyor ve gözlerinden öpüyorum.
Bu Namık Kemal lisesinden biricik arkadaşım ve dostuma sevgi ve selamlarımla başarılar diliyorum…’
Bundan sonra böyle…
İsteyen istediği gibi düşünsün…
YORUMLAR