Hassas konularımızdan biri de, hırsızlık ve dolandırıcılık.
Bu konulara, sağlık, eğitim, kültür-sanat ve spor kadar önem veriyorum.
Son yıllarda cep telefonu üzerinden yapılan aramalar ve dolandırıcılıklara alıştık.
Ancak bu seferki dolandırıcılık yöntemi bildiklerinizden çok farklı.
Bu kez siz dolandırıcılıkla suçlanabilirsiniz.
Nasıl mı?
İşte bunu yıllarca birlikte çalıştığım meslektaşım Özlem Çimen Durmaz anlatıyor:
*- BAŞKASININ TELEFONU İLE
‘Son yıllarda cep telefonu üzerinden arayan dolandırıcıların kendilerini polis, savcı gibi tanıtıp, telefonu açanlardan para istedikleri olaylara çok fazla şahit olmuştuk.
Bu kez ise dolandırıcılar bankadan aradıklarını söyleyerek size işlem yaptırıyorlar ama bu kez aradıkları telefon numarası başkasına ait olan bir numara.
Ve bu olay iki kez başıma geldi.
Nasıl mı?
Anlatıyorum…
*- BİR BAŞKA YÖNTEM
‘Bundan yaklaşık 1,5 yıl önce üst üste bilmediğim numaralardan aranmaya başladım.
Normalde bilmediğim numaraları açma huyum yoktur.
Ama farklı numaralar peş peşe arayınca açmaya karar verdim. Telefondaki kişi ‘Beni aramışsınız’ dedi.
‘Aramadım!’ diye şaşkınlıkla yanıtladım.
Neyse kapattım.
Başka numara, aynı muhabbet.
En son arayanlardan biri, bu numara ile arayıp bankadan aradıklarını söylediklerini anlattı.
Yani benim numaramla arıyorlar ama benim haberim yok.
O sırada telefonu açmayan ve merak edip geri arayan ise bana ulaşıyor. İlginç bir yöntem!
*- NEYE ÜZÜLSÜN?
Tabii ki soluğu emniyette aldım.
Düşünsenize biri dolandırılsa suçlu ben olacağım.
Dolandırılana mı üzüleyim yoksa suçlanmama mı?
Siber polisleri de duruma şaşırdı haliyle.
Neyse o günü öyle atlattık daha sonra da arayan olmadı.
Olayla ilgili bir gelişme de yaşanmadı.
*- MECBURİYETTEN
Aradan 1.5 yıl gibi bir süre geçti.
Yine aynı şekilde bilmediğim numaralar aramaya başladı.
Açtım aynı muhabbet.
İnsanlara ‘ben aramadım’ diye anlatmaya çalışmak bile o kadar ağır geliyor ki.
Üstelik bu kez telefondaki kadın babasının dolandırılmış olduğundan bahsediyor.
Tabii ki yine emniyetin yolunu tuttum.
‘Yani bu durumda polisler ne yapabilir?’ onu da bilmiyorum.
Baktım olacak gibi değil ben de çözümü yıllardır kullandığım telefon numaramı değiştirmekte buldum.
*- SUÇLANACAKSINIZ!
‘Dolandırıcılar teknik olarak bunu nasıl yapıyor?’
Benim anlamam mümkün değil.
Ancak durumu yazarak sizleri de uyarmak istedim.
Bu yöntemle biri dolandırılacak olursa ilk suçlanan kişi siz olacaksınız çünkü.
Gerçi arama geçmişi operatörünüzde de bulunuyor olayı ispatlamak mümkün ama başınızın ağrıyacağı kesin.
Bu arada dolandırıcıların zekâsına hayran olmamak da elde değil.
Keşke diyorum şu zekâyı daha iyi işlere harcayabilseydik…’
*- BALIK HAFIZALIYIZ
Madem bugün bir kadın gazetecinin başına gelen ve ‘uyarı’ niteliğindeki yazısını paylaştık, o zaman yine bir meslektaşımızın yazısını paylaşayım.
Yazıyı gönderen Urlalı Mehmet Dönmez’e de teşekkür ediyorum.
Mehmet Dönmez gönderdiği yazıya bir de şu notu eklemiş;
‘Balık hafızalı topluma defalarca, okutmakta fayda var….. ‘
Ben de gelişmelere, konuşmalara, iddialara, yazılanlara ‘Şaşıp’ kalıyorum…
*- YÜZ YIL ÖNCESİ
‘Arap İngiliz’le birleşmiş Türk’ü arkadan vurmuş;
Ermeni Rus’la birleşmiş, Doğu Anadolu’yu kana bulamış;
Rum Yunan’la, Yunan İngiliz’le birleşmiş, Anadolu’da 10-11 milyon savaş artığı yaşıyor; aç biilaç, parasız;
Yüzde 95’i elifi görse mertek sanacak kadar alfabesiz…’
Demek ki yazar tarihten bir sayfa açmış!…
Devam ediyor;
*- YOK…YOK… YOK…
‘Ne yapacaksın?
Demokrasi yap!
Nasıl yapacaksın?
1923’ün yanmış yıkılmış Anadolu’sunda nasıl demokrasi yapacaksın?
Komşunun komşuyu boğazladığı iç savaşlardan, Anadolu’yu mezbahaya döndüren dış savaşlardan yeni çıkmışsın.
Fabrikan yok, işçin yok, iş adamın yok, mühendisin yok, doktorun yok, uzmanın yok, tüccarın yok, suyun yok, barajın yok, elektriğin yok…
Kadınların çarşafta çuvala giriyor, erkeğin dört karı alıyor!
Yurttaşlık yasası yok, üniversiten yok, banka yok, burjuva yok, roletarya yok, ihracatçı yok, ithalatçı yok, sermayen yok.
Kalkın bakalım!
Nasıl kalkınacaksın?
*- NASIL?
Sermayesiz ekonomik kalkınmanın yumurtasız omletten ne farkı var?
Mustafa Kemal kuşağı ne yapmış?
Yöneticiler devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış?
Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş?
Merkez Bankası 1930’a değin neden açılamamış?
Özel sektör nasıl oluşturulmuş?
Yeni devlet nasıl kurulmuş?
Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş?
1920’de 10-11 milyon nüfusun yüzde 95’i, alfabesizken savaş artığı bir toplumla, okuma yazma seferberliği nasıl açılmış?
*- KURULUŞ VE SAYGI
Kitaplıklarda kitap yokken,
Ulusal kütüphane nasıl kurulmuş?
Okullarda tarih kitabı bile yokken tarih nasıl yazılmış?
Yok olmanın kuyusundan çıkıp var olmanın doruğuna nasıl tırmanılmış?
Yunanlı ile dostluk nasıl kurulmuş?
Avrupa’da saygınlık nasıl kazanılmış?’
*- ‘ŞAŞIP KALIYORUM!’
Burada yazar benim gibi ‘Şaşırıyor’ ve itiraf edip devam ediyor;
‘Şaşıp kalıyorum…
2000’li yılları geçtiğimiz, 80 milyonluk Türkiye’nin haline bakıyorum…
Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız?
Her şeyimiz varken neler yapamıyoruz?
Bir de bu ortamda, Mustafa Kemal’e saldıranlara bakıyorum!?
Daha çok şaşıp kalıyorum…’
Acaba içimizde kaç kişi, Cumhuriyetin gerçek aydını!
Bunları hatırlayan, bilen var mı?
Hadi lan sende!
Yazıklar olsun, sorgulaması olmayanlara…
YORUMLAR