CHP kurultayını yaşadık birlikte. “Kurultaylar partisi” diye haksızca eleştirilmeye çalışılan CHP’de, ülkemizin geldiği noktada halen iyi-kötü, eksiği-gediğiyle bir parti içi yarış olabilmesini önemli buluyorum. Ama bu kurultaya giderken, CHP’nin tarihi bir eşikte olduğunu, parti tabanı ile CHP genel merkezi arasındaki bağın büyük oranda koptuğunu çokça söyledik, yazdık. Hatta, bu olgu muhalif aday diye ortaya çıkan sayın Özgür Özel’in söylemlerine dahi yansıdı. Sonunda da “değişme-yenileşme” diyen Özgür Özel kazandı.
Evet, son 13,5 yıldır CHP’yi ideolojik olarak bambaşka yerlere savurmaya çalışan; kendisinin kullandığı terimlerden yararlanırsak; güvenli bir limanda aldığı gemiyi, omurgası zedelenmiş, pusulasını kaybetmiş, başka yöne giden gemilerin tayfaları ile doldurarak her dalga ve rüzgarda başka yere savrulur hale getirmiş bir kaptan olan sayın Kılıçdaroğlu genel başkanlığı kaybetti.
Sadece Genel Başkan Değişikliği Yetmez
Peki, sadece sayın Özel’in genel başkanlığı kazanması, CHP’de “değişim-yenileşme” için yeterli mi? Önce onu sorgulayalım. Zira CHP’den; anti-emperyalist bir ulusal kurtuluş savaşının derinliklerinden gelen, dev bir cumhuriyet devrimi yapmış; özünde, geleneklerinde devrim, değişim, önderlik olan, 12 Eylül darbesinin kapattığı, sonradan açılan partiler içinde (gerçek anlamda) yaşamayı başaran, mayasında aydınlanma, çağdaş uygarlık hedefi olan bir partiden söz ediyoruz.
Uzun uzun yazmaya gerek de yok, bu yazının sınırları da yetmez, son 13,5 yılda CHP’yi kendi özünden, kuruluş felsefesinden, devrimci/yurtsever/sol/Atatürkçü özünden uzaklaştıran siyaseti kurgulayan sayın Kılıçdaroğlu’nun çekirdek ekibinden sayın Özel. O nedenle, son 13,5 yılın sorumluluğunu sırtında taşıyor dersek, yanılmış olmayız.
Cumhuriyet’in Kazanımlarını Sahiplenen Yeni Bir Gelecek Hayali
Yeni CHP yönetiminin ve sayın Özel’in; her şeyden önce somut bir özeleştiri ortaya koyarak, CHP’ye ilkelerini ve kimliğini hızla kaybettiren yönetim anlayışını, fikir ve çözüm üretemeyen, kısır polemiklerin arkasında sisteme uyumlu bir muhalefet anlayışını terk ederek; yerine Cumhuriyet kazanımlarını tereddütsüz ve çekinmeden sahiplenerek toplumun önüne 21.yüzyıl gerçeklerine uygun yeni bir gelecek hayali koyan bir yaklaşımı benimsemesi gerekiyor.
CHP’de gerçek bir değişimin/yenileşmenin olabilmesi için; küreselleşmenin dayattığı ideolojik işgalden, bazıları solcu görünümlü, bazıları solcu görünmeye bile ihtiyaç duymayan neo-liberallerin, ikinci Cumhuriyetçilerin siyasal İslamcıların, bölücü-Kürtçülerin el üstünde tutulduğu bir parti olmaktan kurtarabilecek; hem ideolojik, hem de kişisel bazda partinin yörüngesini belirmede etkin olan 10 Aralık hareketinin sultasını ve tabanı partiden uzaklaştıran, siyasetin ahbap çavuş ilişkileri çerçevesinde yürütülmesi kısır döngüsünü kırabilecek bir yönetime gereksinim vardır. Yeni CHP yönetimi; AKP iktidarında geçen 21 yıllık dönemde, tepkilerini göstermek ve mücadele etmek için çırpınan haksızlığa uğramış emekçiler, köylüler, emekliler, özelleştirme mağdurları, dar gelirliler, memurlar ve daha pek çok kesimle birlikte örgütlü ve kitlesel bir muhalefeti yaşama geçirmenin yöntemlerini bulmak zorundadır.
Sayın Özel ve ekibi; çok büyük oranda yandaş hale gelmiş medyanın, sayın Kılıçdaroğlu’nun çok önem verdiği küreselleşmenin sözcülüğüne soyunmuş kerameti kendinden menkul algı yöneticilerinin estirdiği rüzgarlara direnerek, Cumhuriyet’in 100. yılında bir daha gördüğümüz üzere, gerçek muhalefet odağı haline gelmiş Cumhuriyet kazanımlarını sahiplenen kitleleri örgütleyebilecek midir?
Yoksa, sadece genel başkan değişimi ile, hem de partideki ideolojik savrulmayı yaratmış bir genel başkanın çekirdek kadrosundan yeni bir genel başkanın gelmesi ile sorunların çözüleceğini hayal etmek, hayalden ibaret kalmaya mahkumdur.
YORUMLAR