Siyaset özellikle de yerel siyaset bazen satır aralarında kendini ele verir. İzmir’de dün yaşanan gelişme de bunu açıkça ortaya koyuyor gibi görünüyor.
29 Nisan’da (dün) Bayraklı ve Karabağlar ilçe başkanlarının görevden alınması perde arkasında uzun süredir kaynayan bir “soğuk savaş”ı gün yüzüne çıkardı ancak asıl soruyu sormak lazım: Bu savaşın asıl aktörü kim?
Görevden alınan isimlerin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a yakınlıklarıyla bilinmesi, olayın taraflarını belirlemekte açık bir ipucu veriyor. Bayraklı’da Didem Gültekin, Karabağlar’da Bülent Sözüpek… İkisi de genç, çalışkan ve partinin yeni yüzlerine duyulan ihtiyacı temsil eden figürlerdi.
Onları gözden çıkaran ise İl Başkanı Şenol Arslanoğlu oldu.
Arslanoğlu’nun tavrı siyasette eski alışkanlıkların hala ne kadar baskın olduğunun bir göstergesi gibi. Parti içi demokrasiden söz eden bir yapıdan, WhatsApp grubunda imza topladı diye ilçe başkanlarını görevden alınması en basit tanımıyla bir ‘tahammülsüzlük’ olarak görülüyor.
Türkiye’nin siyasal iklimi tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçiyor.
CHP’li belediye başkanlarının ve Cumhurbaşkanı adayının tutsak edildiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadrolarının gözaltına alındığı ve hafta sonları her kentte mitinglerin yapıldığı bir süreç yaşanırken İzmir’de yaşanan bir gelişme kamuoyunun dikkatini başka bir yöne çevirdi.
CHP İzmir İl Başkanı Şenol Arslanoğlu, 29 Nisan’da Bayraklı İlçe Başkanı Didem Gültekin ve Karabağlar İlçe Başkanı Bülent Sözüpek’i görevden aldı.
Böylesine ağır bir ülke gündeminin ortasında, parti içinde böylesi bir iç kriz yaratılması, parti örgütü içinde ciddi bir siyasi ‘hata’ olarak değerlendiriliyor.
Üstelik görevden alınan ilçe başkanlarının yerine dışarıdan atama yapılması, “kayyım” tartışmalarını da beraberinde getirdi. Seçimle gelenlerin yine seçimle gitmesi gerektiği, parti içinde temel bir ilke olarak kabul edilirken, bu yöntemin devre dışı bırakılması, örgütte rahatsızlık yarattı.
İzmir gibi bir şehirde CHP’nin kendi içinde bu tür krizler üretmesi, parti içi meselelerin bu şekilde kamuoyuna yansıması siyasi bir feraset eksikliği olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan iki ilçe başkanının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a yakınlığıyla bilinmesi ve kurultay sürecinde değişim taleplerine destek vermeleri, görevden alma kararlarının siyasi saiklerle alındığına dair algıyı güçlendiriyor.
Bu tür adımlar atılması CHP’nin en güçlü olduğu kentlerden biri olan İzmir’de parti örgütü içinde gereksiz bir tartışma yaratmış durumda.
İzmir gibi her zaman demokrasi mücadelesinin öncüsü olmuş bir kentte, yöneticilerden beklenen; kişisel davranış ve kararlar almak değil örgüt bütünlüğünü ve mücadele ruhunu korumalarıdır.
İzmir’in öncülük edeceği şey, iç kavga değil dayanışma olmalıdır.
İzmir gibi bir kentte parti içi meselelerin bu kadar göz önüne çıkması, sadece yerelde değil, genelde de CHP’ye zarar verir. Cemil Tugay gibi çözüm odaklı liderlere daha çok sahip çıkılması gerekirken kulislerle, görevden almalarla bir yere varılabilir mi?
Üzerinde düşünülmeli…
YORUMLAR