Gece yarısı, pencereden dışarı bakıyorum. Ay Batı’da denizin üstüne asılmış glob ampül gibi biteviye yanıyor. Etrafta çıt yok. Ne ağaçta dal kıpırdıyor ne soluduğum hava oynuyor. Doğanın solunumu neredeyse durmuş gibi; parktaki döşeme taşlar ana yoldaki asfalt, bordür taşlar horul horul uyumakta.
Dirseklerim pencere pervazında okuduklarımı anlamaya, hazmetmeye çalışıyorum
Bu dersi ben bir kaç gecedir çalışıyorum.
Popülist Felsefe nedir? Popülist siyasetçi kimdir? Kimler popülist düşünür?
Elimde şu anda dünyanın kamusal alanda etkili düşünürü, tarihçi, yahudi Yuval Noah Hariri’nin ‘Neksus’ kitabı… Gece gündüz başımı kaldırmadan okuyup kitabın içinde ‘berrehliyorum.’
Değerli okurlar ben bir tıp adamı olarak dünyanın düzeni bilgilerimi ‘liberal demokrat’ yönetimlerle sınırlamış, değişimi unutup, ‘işin sonuna gelindi’ sanıp sırtımı yaslamış dünyayı seyrederken neler olmuş neler. Michel Foucault, Edward Said gibi ekonomi düşünenleri “popülizm” ileri sürmüşler veya akımını bulmuşlar. Aslında bunu taa Marksist manifestodan destekle yapmışlarmış. Bu düşünürler ve benzer düşünenler Donald Trump’ı, Jair Bolsonaro gibi liderleri etkilemiş.
Meğer bunların da derdi liberal ekonominin yeşerttiği kapitalizm ve emperyalizmin üretimini, karını daha sınırlı bir topluma yedirmek imiş. Meğer bunlar daha da beter, ‘asan gidince, kazığa oturtanmış’a örneklermiş. Bunlar diyorlarmış ki ‘gücü’ ele geçirelim, halkı kendi istediği gibi ( halk ne ister ki ) idare edelim. Milliyetçi mi olmak istiyor, olsun; sağda mı duruyor, dursun; radikal sol mu hedefi, ilkel mi yaşamak ister yaşasın. Bize ne?
Biz gücü ele geçirelim; bunları birbirlerine kıydıralım, çoğunluk nasılsa “insan” olmak istemez.
Halk ne isterse, onların sevdiğini yapalım. Bize de iyi, onlara da harika. İkimiz de kısa ömrümüzde mutlu oluruz diyorlarmış.
Değerli dostlar yani dünya ‘Med- Mex’ filmini yaşayacakmış. Sonu nereye giderse gitsin, biz gücü ele alınca istediğimiz silahı yapar, yakar, istediğimiz yapay zekalı (Aİ) insanı yaratır , asker üretir, savaşır dünyayı idare eder, sefam olsun, keyfimize bakarız diyorlarmış.
Yani bunlar baştan işten pazarlıklı imiş. Yani dünya yansa umurlarında olmayacak, insanlık beterin beteri bir senaryoyu canlı yaşayacakmış.
Baksanıza şimdilerde Avrupa hiç olmadığı kadar nükleer güç telaşına girdi, benim anladığım bu vesselam.
YORUMLAR