Bügün Sivas’tan gelmiş Madımak otu ile “Pastırmalı Madımak Yemeği“ yapıyorum; otu Şükran Erdost göndermiş. Tarifi de ondan. Yaparken çöp kötüsü gibi zihnimden Madımak katliamı, uygarlığın yüzkarası olaylar ve “ Taşların Ağıtı” romanımı yazdığım o günler geçiyor. O yıllarda otel henüz müzeye dönmemiş, romanın Sivas bölümlerini otelin karşısındaki kültür kahvesinde planlamış sonradan yazmıştım.
Şimdi gözümün önünden ve zihnimde o olayın başat aktörleri, siyasiler, zamanın belediye başkanı, ‘yakalım‘ ‘hepsin parçalayalım’, ‘öldürün onları’ naraları, sesleri ve duman görüntüleri zemininde alevler içinde yanan otelin tam ekran görüntüleri geçmekte. Ayrıca görüntüde kasıtlı yavaş çalışan kurtarma ekiplerinin şaka maka çabaları var. Kurtarma ekipleri de işi ağırdan alıp katliama ortakçılık yapan davranışlarıda.
Değerli okurlar Sivas katliamını yapan zihniyet günümüzde de, fırsat olsa, aynı şiddette devam eder. Vallahide eder, billahi de eder.
İnsanlığın ana paradiğması “en doğru benim dediğimdir” faşist düşünce herhal.
Kavala hapiste acılarda, Demirtaş zincirlerde, içerde adı şimdi, hemen hatırama gelmeyen özgürlüğü boşa, faşit düşünce ile kısıtlanmış yüzlerce uygar insan var. Sevgili dostlar, başlıkta metafor kullanarak dediğim gibi sağım solum önüm arkam faşist vesselam.
Ha, bunun da altını çizeyim sadece ülkem değil, tüm Dünya, en uygar ülkenin yıkamadığı tek paradigma Faşist düşünce hala yürürlükte.
YORUMLAR