Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Av. Murat Fatih Ülkü

ZOZA'NIN SESİ DUYULDU-1… ÇEŞME PROJESİ İZMİR İÇİN ZARARLI

“Çeşme Projesi ve Zoza” yazımdan sonra Urlalı dostum Hakan aradı. O da anımsamış sohbetimizi. “Güzel ama az yazmışsın. Akdeniz fokunu, yelkovan kuşlarını, tavşanları, karakulakları unutmuşsun.” dedi sağolsun. Haklıydı, yaşlandıkça hafıza zayıflıyor işte. Yine bir Zeytineli yolculuğu yapmak üzere sözleştik. Telefonu kapattım, Senih abiden mesaj: “Bilirkişiler Çeşme'de turizm olmaz demişler.” Sevindim Zoza’nın sesi duyulmuştu demek.

Sonra oturdum bilirkişi raporunun başına. Çok kapsamlı, doyurucu, aslında Çeşme projesinin bir daha indirilmemek üzere rafa kaldırılmasını gerektiren bir rapor. Ama biliyoruz, kapitalizm vazgeçmez. O zaman ne yapmalı? Bu raporun “Çeşme projesi olmaz” derken ortaya koyduğu gerekçeleri yazmalı. Duyan duysun, kimse duymazsa (son dönemin moda deyimiyle söyleyelim) buraya bırakalım diye.

Biraz uzun olacak, o yüzden ancak birkaç yazıda toparlayabileceğiz. Uzmanlığım olmayan alanlara da giren bu toparlama girişimimde bir hata yaparsam affola. Umarım sizi sıkmadan özetleyebilirim.

Aslında rapor, işi temelinden çözmüş. Çeşme projesi (uzun adı Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi –adı güzel değil mi-) dünyada turizm kavramının geldiği koruma amaçlı sürdürülebilir turizm anlayışına uygun değil. Rapor, turizmin sadece ulusal geliri arttırmaya, döviz darboğazını gidermeye, kalkınmaya yönelik yatak kapasitesini arttırmak odaklı bir anlayışa hapsedilemeyeceğini; bu anlayışın artık terk edilerek, ülkenin genel dinlence planlaması içinde gelecek kuşaklara aktarılabilir, doğal çevre ve kültürün zenginliğini yansıtan, değerleri koruyan bir turizm anlayışının zorunlu olduğunu söylüyor. Artık kıyı ve doğal değeri olan alanlarda gelişme değil iyileştirme çabalarına giren İspanya örneğini veriyor. Oysa Çeşme projesi, ulusal geliri arttırmaya, döviz darboğazını gidermeye, kalkınmaya yönelik yatak kapasitesini arttırmak odaklı turizm anlayışına dayanıyor. O şık videolarla, fotoğraflarla ne kadar süslenirsin süslensin gerçek böyle.

Sizi sıkmak pahasına bazı rakamlar vermek zorundayım. 16.000 hektardan, 160.000 dönümden, 160.000.000 m2’den büyük bir alanı kapsayan Çeşme projesi, Çeşme ilçesinin yüzölçümünün % 42'sini kapsıyor, diğer 11 turizm merkezi de eklenince Çeşme ilçesinin yüzölçümünün 2/3’ü Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın denetimine giriyor. Bu yüzölçümünün, dünyadaki 30 bağımsız devletin toplam toprak büyüklerinden fazla, Malta Adası’nın yarısı büyüklüğünde olduğunu söylesem; umarım ne kadar büyük bir alanın turizm adı altında yapılaşmaya/yapılaşma baskısına açıldığını gözlerinizde canlandırabilirim.

Biraz da, Çeşme projesi sınırlar içinde kalan alanlara bakalım. Planlama mevzuatında teknik deyimle birinci derece yasal eşik olarak tanımlanan ve kesinlikle yapılaşma yasağı öngörülen alanlar olarak belirlenen alanlar Çeşme projesi kapsamındaki alanın % 65’ini oluşturuyor. Yani mutlak tarım alanları, sulama alanları, orman alanları, doğal koruma alanları (Milli Park, Tabiat Parkı vb.) birinci derece doğal sit alanları, birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanları, içme suyu barajı koruma havzaları, ramsar alanı. Zaten üst ölçekli planlar 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı ve 1/25.000’lik Nazım İmar Planı’nda da Çeşme projesi içindeki bu alanların, hiçbir zaman yapılaşmaya açılamayacak olan alanlar olarak belirlendiğini görüyoruz.

Bu alanların, “çok farklı kamu kurum ve kuruluşlarının yetki alanından alınarak, bu alanlarla ilgili hiçbir uzmanlığı olmayan tek bir bakanlığa (Kültür ve Turizm Bakanlığı) –ve daha da kötüsü ardından özel işletmeciye- devredilmesi” sağlıklı, doyurucu, bilimsel hiçbir gerekçeye dayanmıyor, tek gerekçe yine yatak kapasitesi odaklı turizm, “2023 turizm hedefimiz 65 milyar dolar, 75 milyon turist, ilave nitelikli 300.000 yatak kapasitesi”. Peki Zoza’nin sesi derseniz; bilirkişi raporunda “yüzeysel bir belge” olarak nitelendirilen Çeşme projesini hazırlayanlar kulaklarını tıkamış zaten.

Rapor, 1990-2018 arasında yaptığı karşılaştırma ile; yıllar geçtikçe Çeşme’de tarımsal alanların ve orman-yarı doğal alanların anlamlı bir şekilde azaldığını, buna karşın yapılaşma ve türevlerinin (yapay alanların) % 231 arttığını söylüyor. Zaten İzmir genelindeki yapılaşma oranının (% 5,6) iki katından fazla bir yapılaşma oranı (% 13,6) bulunan Çeşme’nin şimdi bu yoğunlukta bir yapılaşma/yapılaşma baskısı yaratacak proje ile ne hale geleceğini görmek için uzman olmaya gerek yok.

Çeşme projesi, günlük en fazla 100.000 kişilik bir ek ek nüfus getireceğini iddia ediyor, ki 2025 için nüfus tahmini 70.000 olan Çeşme için bu nüfus da olağanüstü fazla. Oysa, rapor turizm sektörünün yaratacağı ek nüfusun en az 300.000 olacağını ve Çeşme’nin yaz aylarında 1.000.000’u çok fazlasıyla aşan bir nüfusla -bugünden baş edemediği- altyapı sorunlarının altından kalkamayacağını tüm gerçekliği ile gözler önüne seriyor.    

Bu sürecin başından beri çok net bir tutum alamayan, önce “projeyi görmedik, bir görelim bakalım” diyerek edilgen bir tutum alan, sonra projeye utangaç biçimde destek veren bizim o dönemde “ses ver İzmir Büyükşehir Belediyesi” diye bağırıp sesimizi duyurmaya çalışarak, insiyatif almaya çağırdığımız İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı’nda bu alanlar yapılaşmaya yasaklanmış alanlar olarak belirlenmiş. Bu olgu, bilirkişi raporundaki “İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin görüşleri önemli” saptaması ile birlikte düşünüldüğünde; son dönemde İzmir'deki CHP'li siyasetçilerin bir kısmının çok gürültülü olmasa da Çeşme projesine karşı çıkışlarını da hesaba katarsak, bundan sonraki süreçte İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Çeşme Belediyesi’ni bu projenin, rantın karşısında, halkın, doğanın, doğal ve kültürel değerlerin, Zoza’nın yanında konumlanacağını umuyoruz, ummak istiyoruz.

Dediğimiz gibi yazı uzadı, sonraki yazıda Çeşme Projesi’nin doğal dengeye, ekosisteme, tarıma, flora-faunaya vereceği zararları anlatmaya çalışacağız. Artık klişe olmuş lafı biraz değiştirerek söyleyelim, “bizi okumaya devam edin.”

 

 

Av. Murat Fatih Ülkü

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

13 + 11 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER