Değerli okurlar ve sevgili dostlar, ben küçüklüğümde ‘kurgu bilim’ hikayeler yazardım veya yazmaya çalışırdım, ve o
zamanlar İstanbul’da çıkan ‘Atılgan’ diye bir dergiye gönderirdim.
Hatta bir keresinde arkası yarın diye bir roman yazma hadsizliğine kalkmış, ikinci tefrikadan sonra ‘çok siyasi’ gerekçesi ile dergiden çıkarılmıştım.
Neyse ne; iyi ki öyle olmuş. Nice yıllar sonra kendimi verdiğim fantezi romanları okuyunca fantezi yazmanın nasıl kocaman bir bilgi zemini istediğini fark etmiştim.
Değerli dostlar, dün gece yatak oturumumda faşizm tarihinde ‘Mussolini’nin hayatını okurken, 80 yıl önce bugün Mussolini’nin Alman askeri kılığına girip ülkesinden kaçmaya çalışırken ‘partizan’lar tarafından yakalandığını hatırlayınca, hatırıma benim o çocukluğumdaki fantezi romanımın kurgusu geldi.
Ben kurgumda ‘orta dünyada’ büyük bir yarımada olan güzel bir ülkede yeşeren faşist bir diktatörün sonunun bir tabut içinde ülkesinden kaçma çabalarını yazmışım. Demek o zamanlar teknolojik yetersizlikten, uçakla muçakla kaçışı hayal edememişim dedim kendi kendime.
İşte sevgili okurlar, bugünlerde fikrini söylemek büyük suç, hırsızlık vaka-i adiye olduğundan sizlerle siyasi hedefsiz bir hatıramı paylaşmak, hasbihal etmek istedim vesselam.
YORUMLAR