Zoza'nın duyulan sesi havada kalmasın diye, Çeşme projesindeki sakıncaları ve tehlikeleri açıklayan bilirkişi raporunu irdelemeye devam ediyoruz. İlk yazımızda, bilirkişi raporu sakıncalı dese de, kapitalizmin vazgeçmeyeceğini vurgulamıştık. Çünkü az buçuk kapitalizmi ve ülkemizdeki geçmişi biliyoruz. Ülkemizde genelde hukuk, iktidarlar tarafından devlet, kamu görevlileri de dahil herkesin, her kurumun uyması gereken bir kurallar bütünü olarak değil de, yerine getirilmesi gereken bir prosedür olarak görüldü. AKP döneminde ise, hukuk artık bu prosedür niteliğini de kaybedip, kağıtlarda yazılı bir masal haline dönüyor yavaş yavaş.
İlk yazımızda söylemiştik, Çeşme projesinin kapsadığı büyüklükte bir alanın turizm bölgesi olarak belirlenemeyeceğini, bu alanın % 65’inin kesinlikle yapılaşma yasağı öngörülen alanlardan olduğunu bilirkişiler vurgulamışlar. “Mahkeme de bu bilirkişi raporunu uygun karar verecektir, vermelidir” diye düşünüyoruz ya, bugüne kadar genelde gördüğümüz gibi; iktidar, Bakanlık projenin sınırları üzerinde biraz oynayarak, kağıt üstünde “bakın ben ne güzel önlemler alıyorum zaten ilgili kurumlara da sordum, oldu da bitti maşallah” diyerek Çeşme projesini yine önümüze getirebilir. Zaten, son bir iki günde 1/100.000’lik çevre düzeni planında Çeşme projesine uygun değişiklikler yapıldığına ilişkin haberler basında çıkmaya başladı.
O yüzden bu yazının teknik kısmına şu tespitle başlamak yerinde olacak; bu rapora ve bilimsel tespitlere göre; Çeşme projesinin sınırları ne kadar değiştirilirse değiştirilsin, ne önlem alınırsa alınsın; bu bölgede turizm amaçlı da olsa yapılaşma olamaz. İlk yazıda da vurguladık, Çeşme ilçesi son 30 yılda tarım alanları ve orman alanları bakımından ciddi kayıplar yaşarken, yapılaşma yüzde 231 gibi bir oranda artmış, Çeşme projesindeki turizm yatırımları gerçekleşirse oluşacak doğal çevre tahribatının geri dönülemez bir duruma evrileceğini söylemek için, -raporda söylendiği gibi- planlama eğitimi almaya dahi gerek yok.
Biraz rakam vereceğim, umarım sıkılmadan okursunuz; Çeşme projesi içinde 51.500 dönüm orman ve ağaçlandırma alanı, 3.160 dönüm arkeolojik sit alanı, 15.700 dönüm tarım arazisi (3.400 dönüm dikili tarım arazisi, 4.400 dönüm mutlak tarım arazisi, 7.900 dönüm marjinal tarım arazisi) 783 dönüm zeytinlik alanı, 6.000 dönüm mera, 21.570 dönüm nitelikli doğal koruma alanı, 14.320 dönüm sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı barındırıyor. Yine Çeşme projesinin büyük bölümü, 63.050 dönümlük kısmı Çeşme ve bölgenin en önemli içme suyu kaynağı olan Kutlu Aktaş Barajı'nın koruma alanlarında kalıyor, ayrıca Ildır yeraltı suyu kaynakları beslenme su havzaları da proje alanı içinde. Çeşme projesinin yarımadanın su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerini ayrı bir yazı konusu yapacağız.
İnsan bu büyüklükteki doğal alanları yazarken, bazen bunları rakamdan, sayıdan ibaret sanıyor; oysa unutmayalım, Zoza buralarda gezdi, buralarda hala tilkiler, sansarlar, yaban domuzları geziyor. İnsan ayağının korkusunu iyi bilen; sincaplar, gelincikler ağaç dallarında saklanıyor. 600 yıl önce Börklüce ve adamlarının buralarda gezdiğini bilmek; onlardan kalan esintileri, çığlıkları, kanları, özlemleri, umutları saklayan bu toprakların 600 yıl sonra çok şık videolar fotoğraflar eşliğinde yapılaşmaya açılacak olması insanın kanını donduruyor.
Raporda okuyorsunuz; Çeşme'de tarım bundan 70 sene önceye kadar bağcılık üstüne kurulu, sonra bağlar sökülüyor, 1950’lerde tütün başlıyor, tütün bitiyor, 1980’lerde enginar ve kavun (Dünya çapında coğrafi işarete sahip Çeşme kavunu öyle bir kavundur ki, hani şu Güldür Güldür’deki sekerek yürüyen Bilal karakterinin çok komik söylediği “bir kavun bulmuşum” tarzından bir kavun) başlıyor, ama ilçedeki su kaynaklarındaki yetersizlik nedeniyle (suyla ilgili yazımızda ayrıntılı anlatacağız.) diğer sebzelerin yetiştiriciliği yaygınlaşamıyor. Özellikle 1980’lerden sonra yazlık furyası iyice çığrından çıkınca ve ne yazık ki bahçeli konutlarda iyi toprak istendiği için, bu yazlıklar verimli tarım alanlarına inşa ediliyor genelde. Yani, aslında son 40-50 yılda tarım yapılabilir arazileri, çayır-mera alanlarını, ormanları zaten indirdikçe indirmişiz Çeşme’de. Şimdi son kalanları da tarımdan koparacak mıyız, soru budur. Bir de şu meşhur golf tesisleri var ya (su konusunda ayrıca yazacağız zaten); onlar için uygun toprak da, sadece tarımsal üretimi yapılan bölgelerde var.
Çeşme'de zeytin ağacı var, yaklaşık 250.000 ağaç. Peki Çeşme'de delice denen ne kadar yabani zeytin ağacı var biliyor musunuz? 600.000. Bu yabani zeytinlikler ekonomik açıdan değerlendirilemez mi? Yabani zeytinden sıkılan zeytinyağını bir araştırmanızı öneririm. Bilirkişi raporu da, Çeşme projesi içindeki marjinal tarım arazilerinin zeytincilik açısından değerlendirilmesinin bölge ve ülke ekonomisi için yerinde olacağını söylüyor.
Rapor; bölgede; “kızılçam orman ekosistemi, “Akdeniz bodur çalı ekosistemi”, “kumul ekosistemi”, “sığ/geçici sulakalan/azmak ekosistemi”, “ekstansif tarım (zeytin vd.) ekosistemi" gibi farklı ekosistemlerin varlığı ve birbirleriyle ilişkileri yüksek düzeyde bir ekosistem (habitat çeşitliliği) sağlamış durumda olduğunu vurguluyor. Çeşme projesinin %54, 62’sinin nitelikli doğal koruma alanı yani kesinlikle yapılaşmaya açılamayacak alan olduğunun yeniden altını çizelim. Bölgede 3 bitki 6 memeli, 5 kuş, 1 sürüngen, 7 balık, 2 omurgasız toplam 24 canlının nesli küresel ölçekte tehlike altında. Böyle teknik laflara biraz ara verip, birkaç örnek vermek iyi olacak; yani bölgede Akdeniz fokunun, karabatakların, yelkovan kuşlarının, kerkenezlerin, yılan balıklarının yaşam alanları tehlike altında. Karşıdan gelecek “parası ne kadarsa ödeyelim” sözünü biliyoruz, yanıtını şimdiden verelim; “sizin paranız onları ödemeye yetmez.”
İkinci yazımızın sonuna yaklaşırken rapordan iki net tespite yer verelim.
“Bütün bu özellikleri dikkate alındığında, söz konusu bölgenin doğasının genel olarak ulusal ve küresel ölçekte koruma zorunluluğu taşıdığı değerlendirilmektedir.”
“Bütün bu nedenlerle, Çeşme KTKG Bölgesi’nin (Çeşme projesi bölgesi demek) yapılaşma ve diğer habitat tahribatlarından uzak tutularak ekoloji niteliklerinin ve bütünlüğünün korunması yerel ekonomi, kamu ve ülke çıkarınadır.”
Raporun, Çeşme projesinin bir daha indirilmemek üzere rafa kaldırılmasını gerektirdiğini söylerken haksız mıyım?
YORUMLAR